İstiğfar Hakkında Hadis-i Şerifler ve Ayetler!

HAYATIMIZ

İstiğfar; kulun kendisindeki varlık, benlik ve enâniyet duygularını bertaraf ederek; “Aman yâ Rabbi! Ben âcizim, Sen kâdirsin, merhamet sahibisin! Ben ise Senʼin rahmet ve mağfiretine muhtaç hakir bir kulunum. Lûtf u kereminle rahmetini benim üzerimde tecellî ettir.” diyebilmesidir. Bu niyâzını da yalnız sözde bırakmayıp, sâlih amellerle fiilen tescil ettirmesidir.

Allâh’a kulluğun en mühim tezâhürü, istiğfar ve duâdır. Zira istiğfar ve duâ ile meşgul olan kişi, hem acziyetini idrâk etmiş, hem de Rabbini zikredip O’nunla beraberlik hâlini yaşamış olur. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Ey îmân edenler! Allâh’a samimiyetle tevbe edin!..” (et-Tahrîm, 8)

(O müttakîler), geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfâra devam ederler.” (ez-Zâriyât, 17-18)

EFENDİMİZ, HER GÜN 100 DEFA TEVBE-İ İSTİĞFAR EDERDİ

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Ey insanlar! Allâh’a tevbe edin ve O’na istiğfâr edin! Muhakkak ki ben her gün yüz defa, hattâ yüzden daha fazla, Allâh’a tevbe ediyor ve O’na istiğfâr ediyorum.” (Ahmed, IV, 261; Nesâî, Kübrâ, IX, 168; Krş. Müslim, Zikir, 42)

“Her sabaha çıktığımda mutlakâ Allah Teâlâ’ya yüz defa istiğfâr ederim.” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VI, 57/29445; Nesâî, Kübrâ, IX, 167)

Bu sebeple seher ve fecir vakti, selef-i sâlihîn arasında, “İstiğfar ve duâ vakti” olarak bilinir ve ona göre îtinâ gösterilir.[1]

PEYGAMBER EFENDİMİZİN İSTİĞFAR DUÂLARI

İbn-i Ömer -rahmetullahi aleyh- şöyle der:

“Biz, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bir mecliste yüz defa:

 رَبِّ اغْفِرْ لِى وَتُبْ عَلَيَّ إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

«Allâh’ım! Beni bağışla ve tevbemi kabûl buyur! Çünkü Sen tevbeleri çok kabûl eden ve çok merhamet edensin.» dediğini sayardık.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1516; Tirmizî, Deavât, 38/3434)

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- da şöyle der:

“Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den daha çok « : أَسْتَغْفِرُ اللَّهَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ Allâh’a istiğfâr eder ve O’na tevbe ederim!» diyen başka birini görmedim.” (Nesâî, Kübrâ, IX, 171; İbn-i Hibbân, Sahîh, III, 207/928)

Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şöyle buyururlardı:

“Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu lûtfeder ve ona ummadığı yerden rızık lûtfeder.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1518; İbn-i Mâce, Edeb, 57; Ahmed, I, 248; Hâkim, IV, 291/7677)

İSTİĞFARIN EN ÜSTÜNÜ!

Yine Nebiyy-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, istiğfârın en güzel şeklini beyan sadedinde buyurmuşlardır ki:

“İstiğfârın efendisi ve en üstünü şöyle demendir:

الَلّٰهُمَّ أنَْتَ رَب۪ىّ لَ إِلٰهَ إِلَّ أنَْتَ خَلَقْتَن۪ى وَأنَاَ عَبْدُكَ وَأنَاَ عَلٰى عَهْدِكَ

وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ

بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأبَوُءُ بِذَنْب۪ى فَاغْفِرْ ل۪ى فَإِنَّهُ لَ يَغْفِرُ الذُّنوُبَ إِلَّ أنَْتَ

«Allâh’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen’in kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lûtfettiğin nîmetleri yüce huzûrunda minnetle anar, günahımı îtirâf ederim. Beni affet, şüphe yok ki günahları Sen’den başka affedecek kimse yoktur.»

Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- sözlerine şöyle devam etmişlerdir:

“Her kim, bu Seyyidü’l-İstiğfâr’ı sevâbına ve fazîletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, o Cennet ehlindendir. Yine her kim, sevâbına ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse, o kişi de Cennet ehlindendir.” (Buhârî, Deavât, 2, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101; Nesâî, İstiâze, 57/5519; Tirmizî, Deavât, 15/3393)

Dipnotlar: 1) Heysemî, VII, 47; Mübârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, II, 473-474; İbn-i Hacer, Telhîsu’l-Habîr, IV, 206.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları