İslam’da Zinanın Hükmü

İSLAM

İslâm’a göre zina yapmanın hükmü nedir? Dinde zinanın cezası nedir?

Zina, had cezasını gerektiren büyük günahlardandır. Akıllı ve ergen bir erkekle, yine akıllı ve ergen veya kendisine cinsel istek duyulan bir yaştaki kadının, evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmasıdır.

Zina, İslâm’dan öneki semâvî dinlerde de yasaklanan bir fiildir. Tevrat’ta bu fiili işleyeni yakma, öldürme gibi cezaların verilmesi istenirken,[1] İncil’de cezanın yumuşatıldığı görülür. Nitekim zina ederken yakalanarak Hz. İsa’ya getirilen bir kadına cezayı, hiç günah işlemeyen birisinin uygulamasını istemesi üzerine, uygulama olmamış ve Hz. İsa; “git ve bir daha günah işleme” diyerek kadını serbest bırakmıştır.[2]

ZİNA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Kur’an-ı Kerîm’de zina fiilini yasaklayan kimi âyetler şunlardır: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, kötü bir iş ve kötü bir yoldur.” [3] “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine, yüz değnek vurun.[4] Eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, bunlara Allah’ın dini konusunda acıyacağınız tutmasın. O ikisinin cezalandırılmasında, müminlerden bir topluluk da hazır bulunsun.” [5] “...Onlar zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona cezası, kıyamet gününde katlanmış olarak verilir. Ve orada alçaltılmış olarak sürekli kalır.” [6] Bundan sonraki iki âyette, tevbe edip imanını yenileyen ve güzel amel işleyenlerin bu azaptan kurtulabilecekleri belirtilir.[7] Yine yukarıdaki Nûr sûresinin 30 ve 31. âyetlerinde mümin erkek ve kadınların, gözlerini haramdan sakınmaları ve cinsel organlarını korumaları istenir.

Diğer yandan, Hz. Peygamber’in zinayı büyük günahlar arasında sayan,[8] zina eden kişinin mü’min olarak zina etmiş olamayacağını bildiren [9] ve zinanın açıkta işlenişinin kıyamet alâmetlerinden olduğunu belirten,[10] hadislerini örnek verebiliriz.

DİNDE ZİNANIN CEZASI

Nûr sûresi 24/2. âyet, bekâr erkek ve kadının zina cezasını yüz değnek olarak belirlemiştir. Celde, ete geçmeyen, deriyi etkileyen fakat iz bırakmayan ve elin dirsekten hareketi ile uygulanan sembolik bir cezadır. Uygulama sırasında kişinin üzerinden sadece kürk, manto ve palto gibi üst giysileri çıkarılır. Çoğunluk fakihler, buna ek olarak, bir yıllık sürgün cezasını da gerekli görürler. Delil; bekâr bir işçinin, kendi patronunun karısı ile zina etmesi olayında, Hz. Peygamber’in ona, celde yanında, bir yıl süreyle sürgün cezası vermesidir.[11] Hadisi Ebû Hüreyre ile Zeyd İbn Hâlid el-Kühenî nakletmiştir. Ebû Hanîfe’ye göre ise, bu hadisteki bir yıl sürgün, celde âyetine ilâve niteliğinde olup, âyet inince, bu ilâve kısım kaldırılmıştır. Ancak bir İslâm ülkesinde bu bir “ta’zîr cezası” olarak uygulanabilir. Toplumda aşağılanan ve kötü duruma düşen bir kimsenin, çevre değiştirmesi kendi ruh ve beden sağlığı için de önemli olmalıdır. Ancak yeni çevreye intibakı için, gerekli önlemlerin de kamu tarafından alınması gereklidir.

Yukarıdaki zina cezası bildiren âyetin inmesiyle, Nisâ sûresi 15 ve 16. âyetlerde düzenlenen, “fuhuş yapan kadını, suçu dört tanıkla sâbit olunca, ölünceye ya da Allah bir yol gösterinceye kadar evde hapsetme” hükmü ile “tevbe edip, ıslâh oluncaya kadar, onlara ezâ etme” yi emreden, iki tür cezanın kaldırıldığı öne sürülmüştür. Ünlü müfessir Kurtubî, bu konuda görüş birliği olduğunu belirtir.[12] İbn Abbas’a göre Allah’ın zina edene yol açması, Nûr sûresi 24/2. âyetin inmesi yani bekâra yüz değnek ve evliye recm cezası şeklinde olmuştur.[13]

Dipnotlar:

[1] Tevrat, Yaratılış, 38/24; Levililer, 20/20. [2] İncil, Matta, 5/27-32; Yuhanna, 8/1-11. [3] İsrâ, 17/ 32. [4] Nûr, 24/2. [5] Ayrıca krş. Tevrat, Tesniye, XXII, 22, 28, 29, XXIII, 17; Süleyman’ın Meselleri, VI, 25, 26, 32-35; Levililer, XX, 10-21 ile karşılaştırınız. [6] Furkan, 25/ 68, 69. [7] bk. Furkan, 25/ 70, 71. [8] bk.Buhârî, Vesâyâ, 23, Edeb, 6; Müslim, İman, 38; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 10. [9] Ebû Dâvud, Sünne, 15; krş. Tirmizî, İman 11. [10] Buhârî, Hudûd, 22, Talâk, 11; Ebû Dâvud, Hudûd, 17. [11] Buhârî, Hudûd, 3, 38; Müslim, Hudûd, 25. [12] bk. Kurtubî, Câmi’, XII, 107. [13] bk. İbn Mâce, Hudûd, 7; Kurtubî, age, V, 56, 57; İbn Kesîr, Muhtasar, I, 366.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları