İslam'da İçki Neden Yasaklandı?

HAYATIMIZ

 İslâm, koyduğu emir ve yasaklarda, şu beş şeyi korumayı hedefler: Din, akıl, can, nesil ve mal. Bir insanın hayatında en mühim yere sahip olan bu beş esâsa zarar verecek her davranış, Cenâb-ı Hak tarafından haram îlân edilmiştir.

Alkollü içkiler de insanın dînine, aklına, can ve malına zarar verir. Hem ferdî hem de ictimâî birçok sıkıntıya sebep olur. Bu sebeple şiddetle yasaklanmıştır. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Ey îmân edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları, şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felâh bulasınız. Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allâh’ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bütün bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” (el-Mâide, 90-91)

Bu âyetler nâzil olunca, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in emriyle bir sahâbî Medîne sokaklarında dolaşarak:

“−Haberiniz olsun ki içki haram kılınmıştır!” diye seslendi.

Tulumları delinip boşaltılan, küpleri kırılıp dökülen içkiler, Medîne sokaklarında seller gibi aktı! Elinde şarap bulunan müslümanlar, bunların hepsini imhâ ettiler. Bir daha da içmediler.

Daha sonra Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki Allah; içkiye, onu sızdırana, sızdırıldığı yere, içene, içirene, taşıyana, satana, satın alana, bedelini ve kazancını yiyene lânet etmiştir!” (Bkz. Ahmed, I, 53; II, 351; Nesâî, Eşribe, 1-2; Hâkim, II, 305/3101)

Bu hâdise, Allah Teâlâ’nın yasakları karşısında ashâb-ı kirâmın gösterdiği hassâsiyetin ne güzel bir misâlidir. Hiçbir îtiraz ve mâzeret ileri sürmeden, derhâl ilâhî emre gönülden itaat etmiş, Allâh’ın rızâsına koşmuşlardır.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Sarhoşluk veren her şey haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da ha­ramdır.” (İbn-i Mâce, Eşribe, 10; Nesâî, Eşribe, 24, 48)

“İçki her kötülüğün başıdır.” (Ahmed, V, 238)

“Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, üzerinde içki bulunan sofraya oturmasın!” (Tirmizî, Edeb, 43/2801)

“Ümmetimden birtakım kimseler, içkiye başka isimler vererek onu içeceklerdir!” (Ahmed, IV, 237)

Bu nebevî îkazları bilen müslüman bir gencin vazifesi, ashâb-ı kirâmın göstermiş olduğu hassâsiyete sahip çıkmaktır. Bilhassa Efendimiz’in; “İçkiye başka isimler vererek onu içecekler…” beyanına dikkat ederek, farklı isimlerle piyasaya sürülen haram içeceklerden uzak durmaktır.

Alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olan insan, sağlıklı düşünme ve doğru karar verme kabiliyetini yitirir. Neticede âile saâdetini ve ictimâî hayattaki îtibârını kaybederek potansiyel bir suçlu hâline gelir.

İÇKİNİN MADDİ VE MANEVİ ZARARLARI

İçkinin mânevî olduğu kadar maddî zararı da hayli fazladır. Dünya Sağlık Teşkilâtı’nın otuz ülkede yaptığı araştırma raporlarına göre:

‒ Cinâyetlerin % 85’i (% 60-70’i âile içinde),

‒ Tecâvüzlerin % 50’si,

‒ Şiddet hâdiselerinin % 50’si,

‒ Hanımını dövenlerin % 70’i,

‒ İşe gitmeyenlerin % 60’ı ve

‒ Akıl hastalığı vakʼalarının % 40-50’si alkolden kaynaklanmaktadır.

Alkoliklerden doğan çocuklarda akıl hastalıkları % 90’lardadır. Alkolik bir kadının özürlü bir çocuğa sahip olma riski % 35 gibi yüksek bir seviyededir. Çünkü alkol, anne rahmindeki büyümeyi ve doğum sonrası gelişmeyi engeller; çocukta zekâ geriliğine, boy kısalığına ve davranış bozukluklarına sebep olur.

İçki müptelâsı olan insanların çocukları, sürekli çekişme ve şiddet dolu bir âile ortamında yaşadıklarından, onlarda rûhî çöküntü ve davranış bozukluklarının görülme riski çok yüksektir. Dolayısıyla bu çocukların çoğu, okulda ve hayatta başarısız olurlar.[1]

İngiliz Hükümeti resmî raporuna göre alkol tüketimi sebebiyle meydana gelen kavga, yaralanma, hastane masrafları ve sâir durumların İngiliz ekonomisine getirdiği yük, yıllık 20 milyar sterlin (30 milyar dolar) civârındadır.[2]

Şunu hiçbir zaman unutmamak lâzımdır ki, İslâm, her yasağın meş­rû zeminde alternatifini, yani daha iyi ve temiz olanını göstermiştir. Bu sebeple, birtakım aldatıcı hevesler peşine düşerek son derece geniş olan helâl dâiresinin dışına çıkmaya ve haramlara bulaşmaya hiç gerek yoktur.

[1] Musa Tosun, “İçki” mad., Diyânet İslâm Ansiklopedisi, XXI, 463.

[2] Sean COUGHAN, The Guardian, Saturday March 27 2004, “Sobering thoughts about a claim”.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları