İslam Rahmet Dinidir

TEFEKKÜR

Gerçek rahmet İslam’da... İslâm’da, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara, yani bitkilere, hayvanlara, hattâ cemâdâtı da içine alacak şekilde her şeye şefkat ve merhamet ile yaklaşmak esastır.

Batı, katliamlarla dolu karnesine rağmen, bir de tutup İslâm’ı terör ve şiddet dîni olarak göstermeye kalkışmaktadır. Bunun sebebi, insanlığın tek çaresi olan İslâm ile insanların arasına girmeye çalışmaktır. Kendi îcatları olan “İslamofobi” projesi dâhilinde estirdikleri yalan ve iftira rüzgârlarıyla, insanları İslâm’ı inceleyip araştırmaktan uzak tutmaya uğraşmaktadırlar.

İNSAN MÜKERREM BİR VARLIKTIR

Bu iftiralara rağmen İslâm, hâlen en çok teveccüh gören dindir.

İslâm’da insan, mükerrem bir varlıktır. Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede:

“Andolsun Biz, insanoğlunu şerefli kıldık...” (el-İsrâ, 70) buyurmaktadır.

İSLAM RAHMET VE MERHAMET DİNİDİR

Aslında İslâm’da, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara, yani bitkilere, hayvanlara, hattâ cemâdâtı da içine alacak şekilde her şeye şefkat ve merhamet ile yaklaşmak esastır. Eşref-i mahlûkat olan insana ise çok daha müstesnâ bir hürmet ve merhametle bakmak şarttır.

İslâm’daki insâniyet prensibi, âlem-şümûllük bahsinde de ifade ettiğimiz üzere, İslâm’ın hükümlerinin; kavimler, coğrafyalar ve kültürler üstü bir mantıkla vaz edilmiş olmasını da ihtivâ eder. İslâm; dar, ırkî, mahallî veya kültürel muhtevâların çerçevesini aşarak, bütün insanlığı “Benî Âdem” vasfıyla, tek bir âilenin fertleri gibi telâkkî eder. Îman edenleri “dinde kardeşi” bilmeyi, hidâyet bekleyenleri ise “insanlıktaki eşi” olarak görmeyi telkin eder.

Âyet-i kerîmedeki tâlimat çok mühimdir:

“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabîlelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır...” (el-Hucurât, 13)

İNSAN MAHLUKATIN EN ŞEREFLİSİDİR

Hakîkaten İslâm nazarında insan, mahlûkâtın en şereflisidir. Bunun sebebi, Cenâb-ı Hakk’ın kâinâtı yaratma gâyesine muvâfık olarak en mücehhez sûrette yarattığı varlığın “insan” olmasıdır.

Bir başka ifadeyle, her mahlûkatta Cenâb-ı Hakk’ın esmâsından bir kısmı, o varlığın fıtratı ve istîdâdı nisbetinde tecellî eder. İnsan ise kendisinde tecellî eden esmâ-i ilâhiyye itibârıyla, mevcudat silsilesinin zirvesini temsil eder.

İMAN YOKSA...

Fakat bi’l-kuvve / potansiyel olarak mevcut olan bu yücelik; ancak îman, kulluk ve takvâ ile kuvveden fiile çıkarak, gerçek mânâda bir kıymet ve mükerremlik ifade edebilir. Îman, kulluk ve takvâ yoksa, insan Hak katındaki kıymetini “esfel-i sâfilîn”e, yani “aşağıların aşağısı”na düşürmüş olur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları