İnsanlığın En Çok Takıldığı Husus Nedir?

İMAN

Bu kıssa, ecel hükmünün ve fânîlik hakikatinin de misâlidir. Bize sermaye olarak verilen ömürler, rüzgâr gibi hızla geçmekte, Hak ile mülâkî olunacak an gelivermektedir.

İnsan ne kadar yaşasa da ölümü istemez. Fânîliğe isyan hâlindedir. İlk insan Hazret-i Âdem’in zellesi de cennette bâkî kalmak arzusuyla işlenmiş idi. İnsan; fânîlikten kaçarken, hevâ ve hevesine tâbî olursa oradan oraya savrulmakta, fakat rûhunun gerçek ihtiyacını bulamamaktadır.

İnsanlığın en çok takıldığı husus ecel meselesidir, peygamberlerin irşadlarına rağmen öteden beri beşeriyyeti çok meşgul etmiştir. Zihinlerde zehirli bir yılan gibi çöreklenen, zaman zaman sancılı, ürpertili ve iğneleyici şekilde kımıldanan ve kımıldandıkça da rûhu taciz eden bu dehşetli sual, dünyaperestler tarafından türlü nefsânî ifadelerle susturulmak istenmiştir. Herkesi, hayat mevzûundan daha üstün ve ateşli girdap hâlinde saran ölüm, -istisnâsız- başlara çökecek en çetin bir istikbal musibetidir. Onu îzah edebilmek, insanlığın mühim bir problemi olmuştur. Fakat bu metafizik meseleyi, tatmin edici bir şekilde cevaplayabilecek tek mercî, insanın yaratıcısı Mâlik-i Yevmi’d-Dîn olan Allah’tır.

İnsan rûhundaki bekā arzusunun gerçek tatmini, esas hayat olan âhirettedir. Kalbin huzuru; uhrevî faaliyetler olan «zikrullah»tadır, huşû içinde ibâdetlerde ve hizmetlerdedir.

İnsanın fânîlik korkusunu Hazret-i Mevlânâ şöyle dile getirir:

“İlâhî! Ezelde bize bağışladığın bir damlacık bilgiyi, kendi deryâlarına ulaştır. Benim canımda bir damlacık ilâhî bilgi var. Sen; bu bilgiyi, nefsânî isteklerden, topraktan yaratılmış olan şu tenin süflî arzularından kurtar. Allâh’ım! Bu topraklar; o bilgi damlasını örtmeden, şu rüzgârlar kurutmadan onu koru!..”

 İnsanın hilkat hamurunda, tevâzû ve hizmet gibi hakikatleri remzeden toprak; temizlik ve bağlılığı ifade eden su yer aldığı gibi; kibir ve isyanı ifade eden ateş de vardır. Şu âyet-i kerîme insanın tabiatındaki hava unsuruna da işaret eder:

“And olsun Biz insanı, (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” (el-Hicr, 26)

Âyette zikredilen «salsâl: Havada kurumuş çamur» safhasında «hava» unsuru devreye girer. Hava; insanın çamuruna, topraktaki atâletin zıddına hareketlilik getirmiştir. Bunun yanında; tabiatındaki istikrarsızlık, döneklik, ahde vefâsızlık ve yıkıcılık vasıfları da bu safhanın bir neticesidir.

Kaynak: osmannuritopbas.com