İnsanı İnsan Yapan Şahsiyettir!

HAYATIMIZ

Mânevî olgunluk yolunda mesâfe alabilmek; sadece kitap okumak veya sohbet dinlemekle değil, okuyup dinlediklerinden kendine âdeta bir reçete çıkarıp onun gerektirdiği istikâmette yaşamak ve Allah yolunda hizmet etmekle mümkündür. Tasavvufî seyr u sülûk, kāl/söz değil, hâldir. Allah dostlarının ahlâk ve hâllerinden nasip alabilmektir. Lâfızda takılıp kalanlar ve işi fesahat ve belâğat dolu sözlerden ibâret sayanlar, aldanmışlardır.

İnsanı insan yapan, onun zâhirî görünüşü değil, insanlık şeref ve haysiyetine yaraşır bir karakter ve şahsiyet sergileyebilmesidir. İnsan, hâl ve davranışlarıyla meleklerden üstün bir dereceye çıkabileceği gibi, bunun aksine hayvanlardan aşağı bir duruma da düşebilir. Bunun içindir ki hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Allah, sizin sûretlerinize (dış görüntünüze) ve mallarınıza bakmaz! Fakat sizin (ihlâs ve takvâ bakımından) kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34)

Yine Cenâb-ı Hak, kullarına zâhirî ve maddî durumlarına göre değil, mânevî hâllerine göre bir kıymet verdiğini şöyle beyân etmektedir:

“…Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, Oʼna karşı en çok takvâ sahibi olanınızdır…” (el-Hucurât, 13)

Takvâ ise bedene değil, kalbe âit bir keyfiyettir. Bu bakımdan dış görünüşe ehemmiyet verip varlık, makam ve mevkîye güvenmek, kalbi mânen zaafa uğratarak nefsi palazlandırmaktır. Hâlbuki insan, iç âlemini takvâ ile, davranışlarını güzel ahlâk ve sâlih amellerle tezyîn edebildiği nisbette Hak katında bir kıymet kazanır.

İslâmʼı lâyıkıyla hazmetmeden, rûhî incelik ve derinliğe varamadan, dindarlığı yalnız kılık-kıyafet ve şekle hasredenler için Yûnus Emre Hazretleri ne güzel söyler:

Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil,

Gönlün derviş eyleyen, hırkaya muhtaç değil!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları