İnsana En Büyük Nasihat

TEFEKKÜR

Hayat, beşikle tabut arasındaki mesafeye sığmayacak kadar ulvî bir hakîkattir. İnsanların idraklerinde zuhûr eden “Hayat nedir?” suâline, sadece toprağın rutubeti ve mezar taşlarının katılığı cevap olarak yükselecekse, böyle bir hayattan daha acı ne olabilir?

Lokman -aleyhisselâm- buyurur:

“Ey oğlum! Cenâzede hazır bulun! Çünkü cenâze, sana âhireti hatırlatır. Haram ve günahlar ise, senin dünyaya karşı meylini artırır.”

[Bir âhiret yolcusu olan insana en büyük nasihat, ölümdür. İnsanın en mühim meselesi de, hayat ve ölüm muammâsını ilâhî hakîkatler ışığında çözebilmektir. Zira hayat, beşikle tabut arasındaki mesafeye sığmayacak kadar ulvî bir hakîkattir. İnsanların idraklerinde zuhûr eden “Hayat nedir?” suâline, sadece toprağın rutubeti ve mezar taşlarının katılığı cevap olarak yükselecekse, böyle bir hayattan daha acı ne olabilir?

ASIL HAYAT

Asıl hayat, Kurʼân ve Sünnet hakîkatlerinin feyz, huzur ve sürur cennetinde yaşayıp ebedî saâdete nâil olabilmektir. Şâir, bu şuurla yaşanan bir hayatı şöyle hulâsa eder:

Seni annen doğurup attığı gün dünyaya,

Ağlıyordun; bütün âlem gülüyordu bir yanda,

Şimdi öyle bir ömür sür ki ölürken gülesin;

Çağlasın gözyaşı hâlinde cihân arkanda…

Bu şuuru sürekli canlı tutabilmek için; cenâzelere iştirâk etmek, o tabutun içinde bir gün kendisinin olacağını düşünüp hâlini muhâsebe etmek, kabristanları ziyaret etmek, dünyanın fânî, hayatın kısa olduğunu sık sık tefekkür etmek gerekir.]

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013