İnsan Nasıl Değer Kazanır?

İMAN

Sâlih ve sâdıklarla beraber olan bir kimse, istîdâdı nisbetinde onların rûhâniyetinden feyz alır. Kendisi ne kadar kusurlu olursa olsun, samimiyetle sevip yakın olduğu, âidiyet ve mensûbiyet duyguları içinde bulunduğu makbul ve mûteber kimselerden dolayı bir değer kazanır.

Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur:

“Halkın, Kâbe örtüsüne yüz sürdüğünü ve onu öptüğünü görüyorsun. O ipek örtü, zâhiren ipek böceğinin kozasından yapıldığı için şöhret ve îtibar bulmadı. Lâkin bir müddet, mukaddes Kâbe duvarında bulundu da, onun için aziz oldu.”

Allah katında makbul bir varlığa yakınlık, cansız varlıklara bile bir kıymet kazandırmaktadır. Şüphesiz ki bu kâide, varlıkların en mükerremi ve şereflisi olan insanoğlu için, çok daha fazla geçerlidir.

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede:

“Ey îmân edenler! Allahʼtan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” (et-Tevbe, 119) buyurmaktadır.

Bütün insanlar, beden olarak birbirlerinin neredeyse aynısı veya benzeridir. Fakat iç âlemleri; muhabbet, ülfet ve ünsiyet ettikleri kişilerin şahsiyet ve karakterine göre bir mâhiyet kazanır. Sâlih ve sâdıklarla beraber olan bir kimse, istîdâdı nisbetinde onların rûhâniyetinden feyz alır. Kendisi ne kadar kusurlu olursa olsun, samimiyetle sevip yakın olduğu, âidiyet ve mensûbiyet duyguları içinde bulunduğu makbul ve mûteber kimselerden dolayı bir değer kazanır.

Lâkin bunun zıddına; muhabbet ve hayranlık duyulan fâcir ve fâsık kimselerin gafletlerinden de az veya çok, fakat mutlakâ menfî bir pay, beraberinde bulunan kişiye sirâyet eder. Varlıklar ve gönüller arasındaki bu hâl transferi sebebiyle insan, hangi mekânlarda bulunduğuna ve kimlerle beraber olduğuna dikkat etmelidir. Zira buna göre mânen seviye kazanmakta veya kaybetmektedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013