İmanın Geçerli Olması İçin Gerekli Şartlar

İMAN

İmanın geçerli olmasının şartları nelerdir? İmanın geçerli olması için gerekli olan şartlar.

İmanın geçerli olması ve sahibini ahirette kurtuluşa erdirebilmesi için şu üç şartın bulunması gereklidir.

1. İman etmenin dünya hayatından ümit kesme (yeis) sırasında olmaması. Daha önce mü’min olmayan kimsenin, hayattan ümidini kestiği son nefesinde, uğrayacağı azabın farkına varıp “iman ettim” demesi, geçerli bir iman sayılmaz. Çünkü bu durumda kişi akıl ve serbest iradesiyle karar vermiş sayılmaz. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman, ‘Allah’a inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik’ derler. Fakat azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine bir fayda vermez. Allah’ın kulları hakkında süregelen kanunu budur. İşte kâfirler burada hüsrâna uğramışlardır.” [1]

2. Mümin, iman esaslarından birini inkâr eden bir tutum içinde bulunmamalıdır. Buna göre, bir kimse bütün peygamberleri tasdik ettiği halde, Hz. Muhammed’in peygamberliğini inkâr etse mü’min sayılamayacağı gibi; kesin bir farzı inkâr etmek veya kendi isteğiyle puta tapmak gibi, bir olan Allah’ı yalanlama ile de dinden çıkar. İman bir bütün olup, inanılması gereken bir esası inkâr etmek, bütün dini inkâr etmek anlamına gelir.

Dinin bir bölümüne iman edip, bir bölümünü inkâr edenler hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Şüphe yok ki, Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler, “Bunlardan kimine inanırız, kimini de inkâr ederiz” diyerek, ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten inkârcıdırlar. Biz o inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” [2]

3. Mü’min, Allah’ın rahmetinden ne ümitsiz ne de emin olmalıdır. Korku ile ümit arasında bulunmalıdır. Bir mü’minin işlediği günahların çokluğundan veya işlerinin ters gitmesinden dolayı Allah’tan ümit keserek, artık “ben Cehennemlik oldum” inancına kapılması caiz olmadığı gibi, yaptığı güzel ameller yüzünden “artık ben Cennetlik oldum” diyerek aşırı bir iyimserliğe kapılması da uygun değildir. Çünkü insan yaşadığı sürece, her an iradesine yön verme, iyiliklere yönelme ve daha önce Cehennemlik amellerin sahibi iken bunları, lehine çevirme güç ve yeteneğine sahiptir.

Kur’an’da şöyle buyurulur: “Doğrusu kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” [3] “Fakat büyük zararı göze alanlar topluluğundan başkası, Allah’ın azabından emin olmaz.” [4]

Dipnotlar:

[1] Mü’min, 40/84, 85.

[2] Nisâ, 4/150-151.

[3] Yûsuf, 12/87.

[4] A’râf, 7/99.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları