İlim Vasıtalarına Saygı İlme Saygıdır

İLİM

Tâzim ve hürmet kişiye dâima güzellik getirmiştir. İmâm-ı Azam’a nispet edilen şu söz bu anlamda mânidardır. “Hedefine erişen saygı ve tâzimle erişti. Mahrum kalan da tâzim ve hürmeti terkettiği için mahrum kaldı.”

“Büyük müfessir Muhammed Hamdi Yazır, on üç yaşında İstanbul’a gelerek Küçükayasofya medresesine girmişti. Orada tahsilinin yanında Hacı Kâmil Efendi adında mübârek bir zâtın hizmetlerini de görmekteydi. Ancak Küçük Hamdi, oda kapısının eşiği biraz fazlaca yüksekte olduğundan, ihtiyar hocası girip çıkarken zahmet çekiyor diye üzülüyordu. Sonunda bir çare düşündü ve üzerinde Romence yazı bulunan bir gazyağı sandığının kapağını eşiğin önüne koydu. Ertesi sabah odaya geldiğinde bunu gören Kâmil Efendi:

“Bu kapağı buraya kim koydu?” diye sordu.

Küçük Hamdi’nin yaptığını öğrenince de onu yanına çağırarak:

“Ey oğul! Ayağımızın altına öyle bir karpuz kabuğu koymuşsun ki, hiç günahımız olmasa bu yeter!” dedi. Küçük Hamdi:

“Efendim! Bu İslâm yazısı değil!” diyecekti ki, Kâmil Efendi sözlerine devamla:

“Evlâdım! Müslümanın da gâvurun da yazısı vardır, ama yazının müslümanı ve gâvuru yoktur. Biriyle görülen iş, diğeriyle de görülür. Elverir ki, kötü yerde ve bâtılda kullanılmamış olsun! Hayra yarayan ve Hakk’a hizmet eden her yazıya saygı lâzım.. Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de yazılara ve yazarlara boşuna yemin buyurmamıştır. Aman dikkatli ol yavrum!” dedi ve yerdeki yazıyı kaldırttı.”[1]

 

Ecdadımız ilmi aziz bildiği için ona vesile olan her şeyi de aziz bilmiş ve hürmette kusur etmemiştir.

[1] Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyet ve Müesseseleriyle Osmanlı, s. 419-420.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Medeniyet Öncülerimizden 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları