Hz. İbrahim’in (a.s.) Tebliği

İMAN

Hz. İbrâhîm (a.s), tevhîdi nasıl anlatmış, anlatırken nasıl bir üslup kullanmıştır? Hz. İbrâhîm’in (a.s) tebliğindeki hikmetler nelerdir? Tevhîdin târihî, aklî ve kozmolojik delillerİ var mıdır?

Bütün Peygamberlerin tebliğ etti­ği akâidin temelini tevhid inancı oluşturmuştur. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Senden önce hiçbir rasûl göndermedik ki ona mutlaka: «Benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin» diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ, 25)

HZ. İBRAHİM’İN (A.S.) TEBLİĞİNDEKİ HİKMETLER

Hz. İbrâhîm (a.s), tevhîdi anlatmaya babası Âzer’den başlamıştı. Ona yumuşak bir üslûpla şöyle buyurdu:

“–Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere ni­çin tapıyorsun? Babacığım! Bana, sana verilmeyen bir ilim verildi. Bana tâbî ol ki seni sırat-ı müstakîme ulaştırayım. Babacığım, şeytana tapma! Çünkü şeytan, Rahmân’a isyân etmiştir. Ey babacığım! Doğrusu ben sana Rahmân’dan bir azap dokunup da şeytana dost olmandan korkuyorum!” (Meryem, 42-45)

Âzer ise kızarak:

“«–Ey İbrâhîm! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, and olsun ki seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl git!» dedi.” (Meryem, 46)

Fakat İbrâhîm (a.s), Âzer’e yine yumuşak bir dil ve edâ ile mukâbele etti:

“«Sana selâm olsun! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır» dedi.” (Meryem, 47)

Yahûdiliğin önemle vurguladığı en temel ilke Tanrı’nın birliğidir. Tevrat’a göre ilk insanla onun çocukları ve Nûh,[1] İbrâhim, İshâk, Yakub ve Yûsuf -aleyhimüsselâm- hep bir olan Allah’a dâvet etmişlerdir. Hz. Musa’ya verilen on emirde ve Tevrat’ın diğer yerlerinde en çok vurgulanan husus Allah’ın birliğidir.[2] Hz. Dâvûd’a verilen Zebur/Mezmurlar’da tek olan Tanrı’ya dua edilmektedir. Hz. İsa da şeriattaki birinci emrin Allah’ın birliği olduğunu vurgulamıştır. (Markos, 12:28-29)

Yahudilik’teki aşırı teşbihler Tanrı’nın bir insan gibi tasvir edilmesine; Hıristiyanlıktaki aşırı sevgi, beşer olan Hz. İsa’nın ilâhlaştırılmasına, dolayısıyla tevhîdden teslîse düşülmesine yol açmıştır. İslâm ise bu noktada tevhîd anlayışında zamanla oluşan bulanıklığı gidermiş, Yahudi ve Hıristiyanları tevhîdde birleşmeye dâvet etmiştir.[3]

TEVHİDİN DELİLLERİ

İmam Mâtürîdî, tevhîdin târihî, aklî ve kozmolojik delillerle sâbit olduğunu söyler ve şöyle der:

“Tevhîd ehlinin inandığı Allah’tan başka ciddî anlamda Tanrılık iddiasında bulunan, Tanrılığını ispat edecek fiiller işleyen veya mucizelerle donanmış Peygamberler gönderen birinin ortaya çıktığını tarih kaydetmemiştir.” (Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, s. 17-23)

Aklî ve kozmolojik deliller de Yaratıcı’nın bir tek olduğunu göstermektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:

“Allah evlât edinmemiştir; O’nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Eğer öyle olsaydı her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah, o (müşriklerin) yakıştırdığı şeylerden münezzehtir.” (Mü’minûn, 91)

“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar bulunsaydı, yer ve göklerin nizamı kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş’ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” (Enbiyâ, 22)

“GÖKLERİN VE YERİN RABBİ KİMDİR?”

İnsanın vücûdunda ve kâinatta müşâhede edilen mükemmel âhenk ve nizâm, onları yaratan varlığın birliğine en kuvvetli delildir. Bu hassas denge ve muazzam büyüklük, sonsuz bir kudreti gerektirmektedir. Âyet-i kerimede bu hususa şöyle dikkat çekilir:

(Rasûlüm!) De ki: «Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?». «Allah’tır!» de ve devam et: «O’nu bırakıp da kendilerine bir fayda sağlamaya veya başlarına gelen bir belayı uzaklaştırmaya gücü yetmeyen birtakım tanrılar mı edindiniz?» De ki: «Hiç kör ile gören bir olur mu? Yahut karanlıklarla aydınlık eşit olur mu? Yoksa Allah’ın yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratma işi kendilerine şüpheli mi geldi?» De ki: «Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O tektir, her şeyin üstünde mutlak hâkimdir.»” (Ra‘d, 16)

“O’na, hiç bir şey yaratmaya güç yetiremeyen, kendileri de yaratılıp duran mahlûkları mı ortak koşuyorlar? Hâlbuki o ortaklar, kendilerini putlaştıranların imdadına yetişemezler. Hatta onlar kendilerine bile yardım edemezler.” (‘râf, 191-192)

“De ki: «Sizin Allah’a ortak saydığınız şeriklerden mahlûkatı yoktan yaratıp ölümden sonra tekrar diriltebilecek biri var mı?» De ki: «İlkin yaratıp ölümden sonra tekrar diriltmeye ancak Allah kâdirdir. Öyleyse nasıl oluyor da bu hakikatten saptırılıyorsunuz!»” (Yûnus, 34)

Kendisine bu tür hakikatler vahyedilen bir Peygamberin, insanlara tevhîdden başka bir şey anlatması imkânsızdır.[4] Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:

(Rasûlüm!) Muhakkak ki sana da, senden önceki Peygamberlere de şu gerçek vahyolunmuştur ki: «Andolsun ki, eğer şirke düşersen yaptığın bütün makbul ameller boşa gider ve âhirette kaybedenlerden olursun!»” (Zümer, 65)

[1] Tekvîn, 1:26-28; 4:26; 6:9. [2] Çıkış, 20:2-3; Tensiye, 6:4-5. [3] Âl-i İmrân, 64; Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., DİA, XXIII, 4. Teslis inancını ilk defa ortaya atan Pavlus, yahudiler tarafından ölümle tehdit edilince kuzeye kaçar ve teslise dayalı Hıristiyanlığı tebliğ eder. O zamanlar birçok Hıristiyan tarafından reddedilen teslis inancı, daha sonraları Yunanlıların çok tanrılı dinlerinden etkilenen Bizans idarecileri tarafından Hıristiyanların resmî dini haline getirilir. Fred Reed, Shattered İmages isimli kitabında Hıristiyanlık’taki tevhid inancının nasıl tahrip edilip teslise dönüştürüldüğünü detaylıca anlatır. [4] Al-i İmrân, 79.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları