Hz. İbrahim’in (a.s.) Büyük İmtihanı

Peygamberlere İman

Cenâb-ı Hak nice kullarını ağır imtihanlara tâbî tutmuş ve kullukta samimiyet derecelerini sınamıştır. Bu hususta en ağır imtihanı Hz. İbrahim (a.s.) vermiştir.

Mal, can ve evlât, insanın en fazla düşkün olduğu ve en zor vazgeçebileceği nîmetlerdir. Bu itibarla bu üç hususta verilecek imtihanlar da en zor imtihanlardır. Cenâb-ı Hak nice kullarını bu hususlarda ağır imtihanlara tâbî tutmuş ve kullukta samimiyet derecelerini sınamıştır.

HZ. İBRAHİM’İ (A.S.) ALLAH’A DOST EDEN ÜÇ İMTİHAN

Hazret-i İbrâhim (a.s.) bu üç husustaki imtihânı da Allâh’ın lutfuyla kazanarak Hakk’a “Halîl/dost” olmuştur. O, fakirlikten korkmaksızın bütün malını infâk etmiş, tevhîd mücâdelesi uğruna gözünü kırpmadan Nemrud’un ateşine atılmış, böylece gerektiğinde canını da Rabbine teslîm edebileceğini göstermiştir. İnsanoğlu için en ağır imtihan vesîlelerinden bir diğeri olan evlât husûsunda da Hakk’a itaat ve teslîmiyetin âbidesi olmuştur.

Evlât, neslin devâmına medâr olduğundan, insanın fıtratında meknuz olan ebedîlik arzusunun bir nevî tatmin vâsıtasıdır. Bunun için insanoğlu, evlâdına karşı çok düşkündür. Zira evlât, anne-babanın devam eden bir parçasıdır.

EN AĞIR İMTİHAN

Bu itibarla, oğlu İsmâil’i (a.s.) Allah için kurban etmesi emredilen İbrahim (a.s.) imtihanların en ağırına tâbî tutuldu. Hem kendisinin, hem de oğlu İsmâil’in (a.s.) kâ’bına varılmaz rızâ ve teslîmiyetinin bu dünyadaki mükâfâtı olarak, Cebrâil (a.s.) Allâh’ın emriyle cennetten bir koç indirdi. Onların bu candan fedâkârlık hâtıraları, kıyâmete kadar devam edecek olan bütün îman nesline bir ibâdet olarak hediye edildi.

ÎSÂRIN FAZÎLETİ

Bu itibarla kurban ibâdetinden asıl maksat, gerektiğinde Hak uğrunda canından bile fedâkârlık göstereceğine dâir, kulun Rabbine söz vermesidir. Yine kurban, takvâ imtihanını kazanabilmek, Hakk’a itaat ve teslîmiyetimizi tescilletebilmektir. Nitekim âyet-i kerîmede de kurbanlar hakkında:

“Onların ne etleri ne de kanları Allâh’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvânız ulaşır...” (el-Hac, 37) buyrulmaktadır. Hazret-i Mevlânâ, candan îsârın fazîletini ne güzel ifâde eder:

“Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

İki melek dâimâ niyâz eder: «Yâ Rabbî! Fakirlerin ihtiyacını gören cömertleri doyur, onların verdikleri her dirheme karşılık, yüz bin dirhem ihsân et...»

Hele canını verene, boğazını uzatıp Yaratan’a kurban olana... O kimse, Hazret-i İsmâil (a.s) gibi boğazını uzatmış, Allah yolunda kurban olmaya hazırlanmıştır. Fakat Allah, o boğazı kestirmez.”

“Sen, Allah rızâsı için ekmek verirsen, sana da ekmek verirler. Allah uğruna canını verirsen, sana can bahşederler.”

“Hakk’ın cömertliğini görseydin, nasıl olur da canını esirgerdin? Canın için nasıl olur da bu kadar gamlanırdın? Irmağın kıyısında durup da suyu esirgeyen, ırmağı göremeyen kalbi kör kişidir.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları