Hz. İbrahim ve Öncü Nesiller Duâsı

KUR’ÂNIMIZ

İnsanlığa önder ve örnek olacak nesiller yetiştirmeye harcanan emek, yatırımların en kıymetlisidir. Ve bu konuda dertli olmak, dertlerin en değerlisidir… Kur’ân-ı Kerîm’de bunu dava edinenlerin başında Hz. İbrahim (a.s.) zikrediliyor.

Hazreti İbrahim (a.s.) ile ilgili cümlelere baktığımızda, “Çok vefakâr İbrahim.”1 övgüsü var… Rasûlullah (s.a.v.)’den başka sadece onun hakkında “üsve-i hasene”2 buyrulduğunu görüyoruz.

Neden diye baktığımızda, Hz. Hacer ile İsmail’i bugünkü Kâbe’nin civarına yerleştirdiği zaman “Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem’inin (Kâbe’nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim.”3 diye duâ etmesi bize cevap oluyor. Demek ki o, ehl-i salât olmayı her şeyin üstünde tutuyor.

AYETLERDE" YUMUŞAK HUYLU VE SABIRLI" DİYE ÖVÜLÜYOR

Birtakım kelimelerle sınanıp da onları tam olarak yerine getirdikten sonra Allah katından “Seni insanlara önder yapacağım.” müjdesini alınca; “Soyumdan da (önderler yap.) niyazında bulunuyor.”4 Ve “Rabbim, bana hikmet ver, beni iyiler arasına kat. Sonradan gelecekler içinde iyilikle anılmayı nasip eyle.”5 diye duâ ediyor…

Burada öncelikle şunu teslim etmek lâzım; İbrâhim (a.s.)’ın âyetlerde “yumuşak huylu ve pek sabırlı” diye övülmesi, “vefakâr”lığının vurgulanması, hakkında “üsve-i hasene” buyrulması, halil yani dost sıfatıyla nitelendirilmesi bazı hikmetlere mebnîdir. Çünkü o, aile fertleri başta olmak üzere mü’minlerin hayatı namaz ekseninde şekillensin istiyor. Ve böylelikle, fuhşiyât ve münkerden alıkoyan bu “mihver ibadet”e sıkıca tutunanların muamelâtının da müstakim olacağına işaret etmiş oluyor.

İNSAN SINANDIĞI ALANLARDAKİ SAMİMİYETİ NİSPETİNDE GELECEĞE BAKABİLİR

İbrahim (a.s.)’ın sonraki âyetlerde zikredilen duâ ve yakarışlarından şunu öğreniyoruz ki, mü’min ufuklu olmak durumundadır. Yani bugünkü kuşakların kurtuluşu için çalışıyor olmak, onun hızını kesmemeli; yârınlar için duâ etmeli ve altyapı hazırlamalıdır. Bir Müslüman sadece şahsî mükellefiyetlerini yerine getirmekle kâmil manada mü’min olamaz. Müslümanlık, cemiyet hayatındaki sorumlulukların ifasıyla gerçek manasını bulur.

Yukarıda İbrahim (a.s.)’ın birtakım kelimelerle sınanıp da onları tam olarak yerine getirdikten sonra: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” müjdesine nail olduğunu belirtmiştik. Bu sınav elbette ona mahsus değildir; “Sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?”6 buyruğu gereğince bizler de mal, can ve evladımız vesilesiyle imtihan olunmaktayız.

Buna göre kişinin gelecek kuşaklara örnek ve önder olabilmesi, imtihan şuurundaki ihlâsı kadar geniş ve uzun soluklu olacaktır denilebilir. Başka bir ifadeyle insan, sınandığı alanlardaki samimiyeti nispetinde, nebevî ufuktan geleceğe bakabilir. Ve istikbale yönelik çalışmalarını ikmâl eden dualar, tespih taneleri gibi dilinden süzülebilir. Rasulullah (s.a.v.)’in Taif’te yaptığı gibi; kendisine cefâ edenlere; “Onların neslinden yalnız Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan muvahhid bir neslin gelmesini ümit ederim.”7 diyecek bir gönül genişliğine sahip olabilir…

REHBER İNSANLAR "YÜREĞİNİ İNSANLIĞIN DERDİNE AÇANLAR"DIR

İkinci olarak şu inancımızı vurgulamak isteriz; İbrahim (a.s.)’ın yüreğinde çağdaşlarının irşadıyla, gelecek kuşakların kurtarılması kaygısı hiçbir zaman ayrı yer tutmamıştır. O, “Soyumdan da önderler yap.” diye duâ ederken de “Sonraki gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle.” derken de daima İslâm güneşinin parıldaması için çırpınmıştır.

Şimdi düşünün; öyle insan var ki, sadece nefsinin isteklerini yerine getirmeye odaklanıyor. Evladının istikbalini (ebedî kurtuluşunu) düşünmekten bile âciz. Öylesi var ki, aile fertleriyle birlikte akrabasını, mahallesini, memleketin evladını dert ediniyor. Ender bulunan rehber insanlar ise bütün insanları kendine zimmetli bilerek yüreğini insanlığın derdine açanlardır. “Bizim zamanımızdaki kuşaklardan hiç kimse İslâm’dan habersiz kalmasın. Gelecek kuşaklar için de şu türden tedbirler almalıyız.” diyebilenlerdir. İşte nebevî yolda yürüyenler onlardır. Müslümanlar böyle diyebilenlere özenmeli, adımlarını böylesi peygamber vârislerinin yürüyüşüne denk düşürmeye çalışmalıdır.

HAYIR DUALARLA BESLENMEK

İstimrâr (süreklilik duygusu) insanda fıtrîdir; herkes adını, mesleğini, inancını/davasını geleceğe taşımak ister. Ancak bunlar içinde en mukaddes olanı, inancı/davayı devam ettirme duygusudur. Bu ise “zürriyetimden salih insanlar yetişsin” temennisiyle başlayarak genişleyen bir ufka sahip olmayı gerektirir. Burada, ancak köklü bir temele dayanan projelerin başarılı olabileceğini ve ciddi bir gelecek tasavvuru bulunan çalışmaların uzun ömürlü olabileceğini not etmek durumundayız. Tabiîdir ki, bütün bunların hayır duâlarla beslenmesi, muvaffakiyetin Allah’tan bilinmesi lâzım.

Velhasıl Kur’ân-ı Kerîm, mü’minlere ayn-ı şifâ ve rahmettir; okudukça kendini onlara açar. Yeter ki biz, önümüze getirilen güzel örnekleri anlamaya gayret edelim ve kâbınca hissedâr olmaya bakalım.


Dipnotlar: 1) Necm sûresi, 53/37. 2) Mümtehine sûresi, 60/4. 3) İbrahim sûresi, 14/37. 4) Bkz; Bakara sûresi, 2/124. 5) Şuarâ sûresi, 26/83-84. 6) Bakara sûresi, 2/214. 7) Buhârî, Bed’ül-Halk, 7.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, 366. Sayı, Ağustos 2016