Hz. Eyüp’ün (a.s.) Şeytanla Konuşması

Peygamberler Tarihi

Hz. Eyüp’ün (a.s.) imtihanlara karşı büyük sabrı ve Hz. Eyüp’ün (a.s.) şeytanla konuşması...

Hz. Eyüp’ün (a.s.) mal-mülk zenginliği, evlâdları ve nâil olduğu bütün nîmetler imtihân-ı ilâhî olarak birer birer elinden alındı. Ardından ağır bir hastalığa dûçâr oldu. Ancak Hakk’a tevekkül ve teslîmiyeti ile, bedenine, malına ve evlâdına gelen musîbetlere karşı büyük bir sabır göstererek ilâhî takdîre râzı oldu.

O’nun dillere destân olan sabır ve teslîmiyeti, bir ibret numûnesi olarak insanlık târihine geçti.

Eyyûb -aleyhisselâm-’ın imtihânı peygamberlik devresine âittir. Başına gelen her türlü musîbet imtihânına, mel’ûn şeytan sebep kılınmıştır. O’ndaki fazîleti hazmedemeyen iblîs, insan kılığına girerek halk arasında:

“–Bu kadar nîmet ve bolluk içinde kulluk yapmak kolaydır. Eyyûb’u bir de darlık ve belâ ânında iken görmeli!..” diyor ve devamlı olarak O’nun îtibârını zedelemek istiyordu.

Bunun üzerine Allâh Teâlâ da, Eyyûb -aleyhisselâm-’ın kendisine olan tevekkül ve teslîmiyetini izhâr etmek için bu sevgili peygamberine çeşitli musîbetler verdi.

HZ. EYÜP’ÜN (A.S.) ŞEYTANLA KONUŞMASI

Cenâb-ı Hak, Hz. Eyüp’ü (a.s.) imtihân etmeyi murâd edince, ilk olarak mallarını elinden aldı. Bir sel ile koyunlarını, bir rüzgar ile de ekinlerini mahvetti. Şeytan, çoban kılığına girerek hemen Hazret-i Eyyûb’a koştu. Eline geçen fırsatı değerlendirecekti. Ağlaya ağlaya olup biteni O’na haber verdi:

“–Ey Eyyûb! Büyük bir felâket oldu. Allâh Teâlâ senin bütün mal ve mülkünü telef etti.” dedi.

Hazret-i Eyyûb, bu haber karşısında telâşlanmadan, büyük bir tevekkül ve sükûnet içinde Rabbine hamd etti ve insan kılığına girmiş bulunan şeytana:

“–Mal ve mülkü bana Rabbim vermişti. Şimdi de aldı. Yegâne sâhip O’dur! Dilerse verir, dilerse alır!..” dedi.

Bu söz ve tavırlar, şeytanı perişan etmeye yetmişti.

Daha sonra ise Eyyûb -aleyhisselâm-’ın ders okumakta olan çocukları bir zelzele ile vefât etti. Şeytan bu sefer de feryâd ü figân ederek Hazret-i Eyyûb’un yanına geldi. O’nu isyân ettirmek için gözlerinden seller gibi yaşlar döküp:

“–Ey Eyyûb! Allâh Teâlâ evini bir zelzele ile yıktı. Bütün çocuklarını elinden aldı. Onların canhıraş feryadları dayanılacak gibi değildi. Sen hâlâ duruyor musun?” dedi ve hâdiseyi o kadar acıklı bir şekilde nakletti ki, Hazret-i Eyyûb’un tevekkül ve teslîmiyet ile yoğrulmuş kalbindeki merhamet hissiyâtı taşarak mübârek gözlerinden yaş geldi. Ancak bu imtihân karşısında da büyük bir sabır göstererek ilâhî tecellîye rızâ gösterdi.

Maksadına yine nâil olamayan şeytan öfkeden kudurdu. Yine birşeyler demek üzere idi ki Hazret-i Eyyûb:

“–Ey mel’ûn! Sen iblîs’sin ve beni Rabbime karşı isyâna teşvîk etmek istiyorsun! Bilesin ki evlâdlarım birer emânetti. Sâhibi geri aldı! Veren O, alan O; niçin incineyim? Ben, her ahvâlde Rabbime hamd eden bir kulum!” dedi.

Sâlih kulların Hakk’a teslîmiyetini, Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri bir beytinde ne güzel dile getirir:

Alan Sen’sin veren Sen’sin kılan Sen;

Ne verdinse odur; dahî nemiz var!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları