Hz. Cabir'in (r.a.) Evinde Vuku Bulan Mucize

Nübüvveti

Hendek Savaşı sırasında sahabilerden Hz. Cabir’in (r.a.) evinde gerçekleşen mucize...

Hendek Savaşı günlerinde yaşanan şu hâdise çok ibretlidir:

Hendek kazan sahâbîler Efendimiz’e gelerek sert bir kayaya rastladıklarını ve onu kıramadıklarını haber verdiler. Üç gündür bir şey yemeyen ve açlıktan karnına taş bağlamış olan Efendimiz, hendeğe indi ve kazmayı vurduğu gibi o sert kayayı un ufak etti.

Bu sırada Hazret-i Câbir (r.a.) eve gitmek için Efendimiz’den izin aldı. Evde hanımına, Allah Rasûlü’nün açlıktan dayanılmaz hâlde olduğunu söyleyip:

“–Evde yiyecek ne var?” diye sordu.

Zevcesi, biraz arpa ile bir de oğlak olduğunu söyledi. Hazret-i Câbir; oğlağı kesti, arpayı da öğüttü. Eti tencereye, ekmeği de fırına koydurup hemen Efendimiz’in yanına gitti.

“–Ey Allâh’ın Resûlü! Biraz yemeğim var, bir-iki kişiyle birlikte bize buyrun.” dedi. Efendimiz, yemeğin ne kadar olduğunu sordu. Câbir da olanı söyledi. Bunun üzerine:

“–Oo, hem çok, hem de güzel! Hanımına söyle, ben gelinceye kadar tencereyi ateşten indirmesin, ekmeği de fırından çıkarmasın!” buyurdu. Sonra ashâbına:

“–Kalkınız!” dedi. Muhâcirler ve Ensar hep birlikte kalktılar.

Hazret-i Câbir telâşla zevcesinin yanına varıp:

“–Vay başımıza gelenlere! Resûlullah yanında Muhâcirler, Ensar ve beraberlerinde olanlarla birlikte geliyor.” dedi.

Hanımı:

“–Sana ne kadar yemeğimiz olduğunu sordu mu?” dedi.

TELAŞA GEREK YOK

Hazret-i Câbir:

“–Evet sordu.” deyinde o firâsetli hanım:

“–O hâlde telâşa gerek yok!” diyerek kocasını sâkinleştirdi. Çok geçmeden sahâbîler çıkageldi. Efendimiz, ashâbına:

“–Giriniz, birbirinizi sıkıştırmayınız!” buyuruyordu. Resûlullah ekmeği koparıyor, üzerine et koyuyor ve her defasında tencereyi ve fırını kapatıyor, aldığını ashâbına veriyordu. Onların hepsi doyuncaya kadar, ekmeği koparıp üzerine et koymaya devam etti. Neticede bir miktar yiyecek de arttı. Allah Resûlü, Hazret-i Câbir’in zevcesine:

“–Bunu ye, komşularına da ikram et, çünkü açlık insanları perişan etti!” buyurdu. (Bkz. Buhârî, Megâzî, 29; Vâkıdî, II, 452)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları