Huzurlu Bir Gelecek İçin Ne Yapmalıyız?

HAYATIMIZ

Peygamber Efendimiz çok sevdiği kızı Fâtımaʼyı dâimâ takvâya, zühde ve istiğnâya teşvik etmiş, bu dünyadaki sıkıntılara katlanarak ukbâda ebedî saâdete ermeyi tavsiye buyurmuştur. Bizler de felâket ânında da saâdet ânında da; “Yâ Rabbi, bütün bu imtihanlar Senʼdendir. Gerçek huzur ve saâdet âhirettedir.” deyip sabır ve şükürle râzı olmalıyız ki, Allah Teâlâ da bizden râzı olsun.

Bütün nîmetler Allâhʼın lûtuflarıdır. O nîmetleri yine Allah yolunda hayra sarf edebilmek de Rabbimizin ayrı bir lûtuf tecellîsidir. Dolayısıyla Allah için hizmette bulunanlar, bu gayretlerinin, hizmet ettiklerinden çok, kendilerine fayda sağlayacağını unutmamalıdırlar. Hizmeti nîmet bilmeli; kimseden bir minnet beklemeden, şükür duygularıyla gayret etmelidirler.

Ali Râmitenî Hazretleri buyurur ki: “Minnetle (başa kakmak sûretiyle ve teşekkür bekleyerek) hizmet eden çoktur. Ancak hizmeti nîmet bilenler ise pek azdır. Siz hizmette bulunma fırsatını ele geçirmiş olmayı bir nîmet bilir ve hizmet ettiklerinize minnettar kalırsanız, herkes sizden memnun olur ve şikâyetçiniz kalmaz...”

Ömrü, Allâh’a kulluk ve Oʼnun mahlûkâtına hizmetle geçmiş olan merhum pederimiz Mûsâ Efendi –rahmetullahi aleyh-, hizmetin kıymet ve ehemmiyetini şöyle ifâde buyururlardı:

“Hizmet etme fırsatı herkese nasîb olmaz. Çok kimseler vardır ki, her hususta hizmet kâbiliyetleri olduğu hâlde, zaman ve mekân müsâit olmadığından, hizmet etmekten nasipleri yoktur. Hizmet edenler, hizmeti bir nîmet bilip tevâzûlarını artırmalı ve hattâ bu nîmete vesîle oldukları için hizmet edilenlere teşekkür edâsı içinde bulunmalıdırlar.”

Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur: “Sonbaharda gül ağacını yıkma ki, ilkbaharda onun güzel manzarasından mahrum kalmayasın.”

AHİRETİ UNUTANLARIN HAZİN SONU

Gayret ve çalışmanın da, dinlenip uyumanın da bir vakti vardır. Gayret vaktinde gaflet ve tembellik edenlerin huzurlu bir istikbâli olmaz. Bunun gibi, dünya hayatı da gayret zamanıdır, zevk u safâ zamanı değil!..

Nasıl ki ekip-dikme mevsiminde rehâvete kapılarak tembellik eden bir çiftçinin ambarı boş kalırsa, dünya tarlasında hayır-hasenat ve amel-i sâlih tohumu ekmeyenler de, âhirette saâdet mahsulü biçemezler. Bu sebeple fânî hayatımızda Allah yolunda hizmet edelim ki bâkî hayatımız, Rabbimize vuslatın rahmet gölgesi altında geçsin.

Unutmamak gerekir ki, dünya telâşına dalarak Allâhʼı unutanlar, âhirette ilâhî rahmet lûtfedilirken unutulanlardan olurlar.

Âyet-i kerîmede buyrulur: “Kim de Benʼi anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz. O; «Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakîkaten görür idim!» der. (Allah) buyurur ki: «İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!»” (Tâhâ, 124-126)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları