Hüdhüd'ün Hz. Süleyman'a (a.s) Getirdiği Haber

Peygamberler Tarihi

Hüdhüd'ün Hz. Süleyman'a (a.s) getirdiği haber neydi? Hüdhüd kuşu ve Hz. Süleyman'a (a.s) gelen haber...

Süleymân -aleyhisselâm-, Mescid-i Aksâ’nın inşaatının bitmesiyle, rüzgâr, cinler, insanlar, kuşlar ve diğer vahşî hayvanlardan meydana gelen ordusu ile birlikte Mekke’ye doğru bir yolculuk yaptı. Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Mekke’yi teşrîf edeceklerini de haber verdi. Oradan San’a şehrine geçti. Gördüğü güzel bir vâdîde namaz kılmak istedi. Bu arada Hüdhüd, onlar namaz kılana kadar etrâfı dolaşmak arzusuyla ordudan ayrıldı. Orada rastladığı diğer hüdhüd kuşlarının arasına karıştı. Gittiği yerlerde gördüğü manzaralar karşısında hayran kaldı. Öbür hüdhüd kuşları, onu Belkıs’ın sarayının bahçelerinde gezdirdiler.

Bu sırada Süleymân -aleyhisselâm-, abdest suyu bulması için Hüdhüd’ü aradı. Çünkü Hüdhüd’ün vazîfesi, abdest almak için su bulunan mıntıkaları bildirmekti. Süleymân -aleyhisselâm- ne kadar aradıysa da Hüdhüd’ü bulamadı. Âyet-i kerîmelerde bu hâl şöyle bildirilir:

(Süleymân) kuşları teftiş etti ve şöyle dedi: «Bana ne oluyor ki Hüdhüd’ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?»” (en-Neml, 20)

Önce, “Bana ne oluyor ki, Hüdhüd’ü göremiyorum?” diyerek şefkatle Hüdhüd’ü arayan Süleymân -aleyhisselâm-, onun kendisinden izinsiz olarak ayrıldığını öğrenince, ordusundaki disiplin kâidesinin gereği olarak bu defa şöyle dedi:

“Ya bana (mâzeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek, ya da onu şiddetli bir azâba uğratacağım, yahut boğazlayacağım!” (en-Neml, 21)

HÜDHÜD'ÜN HZ. SÜLEYMAN'A (A.S) GETİRDİĞİ HABER

“Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: «Ben, Sen’in bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana çok doğru (ve mühim) bir haber getirdim!» dedi.” (en-Neml, 22)

Sebe’, Yemen’de dedelerinin ismiyle anılan bir kabîlenin adıdır. Sebe’ şehri, Belkıs’ın hükmettiği ülkenin başkenti idi. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“And olsun Sebe’ kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) «Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin! İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!» (demiştik!) (Sebe’ 15)

Hüdhüd, gördüklerini Süleymân -aleyhisselâm-’a anlatmaya devâm etti:

“Gerçekten, onlara (Sebe’lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.” (en-Neml, 23)

“Onun ve kavminin, Allâh’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için hidâyeti bulamıyorlar.” (en-Neml, 24)

(Şeytan) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allâh’a secde etmesinler (diye böyle yapmış). (Hâlbuki) yüce Arş’ın sâhibi olan Allâh’tan başka ilâh yoktur. (en-Neml, 25-26)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları