Hudeybiye Antlaşması Müslümanlar Açısından Neden Önemlidir?

Nübüvveti

Hudeybiye Antlaşması Müslümanlar açısından niçin önemlidir? İşte Hudeybiye Antlaşması’nın içerdiği hikmetler ve müjdeler.

Hudeybiye’de müşriklerle yapılan sulh antlaşmasında alınan kararlar, görünüşte Müslümanların aleyhine idi. Tâ ki Fetih sûresi nâzil oldu; bu işteki yüksek hikmetler ve müjdeler bildirildi. Sonradan anlaşıldı ki, ilk nazarda mağlûbiyet ve kahır zannedilen bu geri dönüş, açık bir zafer ve fütûhât imiş. Âyet-i kerîmede buyrulduğu gibi:

“…Bâzen siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki o sizin için bir hayırdır. Bâzen de bir şeyi sever, istersiniz, hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allâh bilir, siz bilmezsiniz..” (el-Bakara, 216)

HUDEYBİYE ANLAŞMASI’NIN HİKMETİ

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) başlangıçta îzâhında güçlük çektiği bu mücmel hâdise, ancak iki sene zarfında açıklığa kavuştu. Nitekim bu antlaşma ile olu­şan sulh ortamında birçok kimse İslâm’la şereflenmiş, iki sene zarfında Müslüman olanla­rın sayısı, o zamana kadar Müslüman olanların toplam sayısını geçmiştir.

Belki o sene Müslümanlar umre yapamayacaklar veya bâzı ağır şartlara bir müddet sabretmek durumunda kalacaklardı. Fakat bunun ardından sökün edip gelecek olan kazanç­lar çok daha büyük olacaktı. Çünkü bu antlaşma ile İslâm’ın varlığı resmen tanınmıştı. Bir sene sonra Kâbe ziyâret edilecekti. Arap kabîlelerinden isteyenler Müslümanların himâye­sine geçebilecekti. Bu ise Kureyş’in nüfûzunu kaybetmesi ve İslâm dâvetinin rahatça yapılması demekti.

Allâh Resûlü’nün (s.a.s.) bu sulhu tercih sebeplerinden biri de Mekke’de o sırada Müslüman olmuş, fakat bunu maslahat gereği izhâr etmemiş birçok kimsenin bulunmasıydı. Şâyet müşriklerle aralarında bir muhârebe zuhûr etseydi, bunların açığa çıkma ve dolayısıyla öldürülme ihtimalleri vardı. (Bkz. el-Fetih, 25)

Netîce olarak, bir “Rahmet Peygamberi” olan Allâh Resûlü (s.a.s.), Mekke’de ve diğer Arap kabîleleri arasında yeni Müslüman olabilecek insanlara bu davranışıyla âdeta gizli mesajlar veriyor, onları İslâm’a ısındırıyordu. Nitekim bu­nun semeresi ileride bâriz bir şekilde görülmüştür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları