Hizmette İhlasın En Büyük Nişânesi

Hizmet

İh­lâs, hiz­me­tin en mühim sıhhat şart­ıdır. İh­lâ­sın ol­du­ğu yer­de tef­ri­ka, ben­lik ve ih­ti­ras­lar kay­bo­lur. Böy­le­ce nef­se pay çı­kar­ma yo­lu tı­kan­mış olur; hiz­met yo­lun­da­ki en­gel­ler de as­ga­rî­ye iner.

İh­lâ­sın ve­sî­le ol­du­ğu be­re­ke­tin bir te­zâ­hü­rü de bâzı ha­yır­la­rın îfâ­sın­da ve bil­has­sa va­kıf te­si­sin­de mü­şâ­he­de olu­nur. Bâzı va­kıf­lar, de­ği­şen şart­la­ra rağ­men vak­fe­den kim­se­nin pa­ra ve ma­lı­nın he­lâl­li­ği ve ni­ye­tin­de­ki ih­lâsı sâ­ye­sin­de, asır­lar­ca ya­şar. Za­man za­man sek­te­ye uğ­ra­sa­lar da bi­ri­le­ri çı­kıp on­la­rı ye­ni­den ih­yâ eder.

İh­lâ­sın gâ­lip ge­le­ce­ğin­den şüp­he et­me­mek lâ­zım­dır. Zira ih­lâs­lı gay­ret­ler ko­ru­nur ve hiç­bir za­man zâ­yî ol­maz. İh­lâs­lı ve sa­bır­lı kim­se­ler­den olu­şan ni­ce az sa­yı­da­ki or­du­lar, sa­yı ve techizat ba­kı­mın­dan ken­di­le­rin­den kat­be­kat faz­la olan or­du­la­ra Al­lâh’ın iz­niy­le gâ­lip gel­miş­ler­dir ki, bu du­rum da, za­fer­le­rin te­me­linin “ihlâs” ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir. Be­dir Gaz­ve­si’nde­ki mu­zaf­fe­ri­yet bu­nun en par­lak mi­sâ­li­dir. Hu­neyn Gaz­ve­si’nde ise, İs­lâm or­du­su­nun, sa­yı­ca çok ol­ma­la­rı­na gü­ven­me­le­ri ve ken­di­le­ri­ni be­ğen­me duy­gu­su­na ka­pıl­ma­la­rı se­be­biy­le ih­lâ­sları zedelendiğinden, baş­lan­gıç­ta kıs­mî bir he­zî­met ya­şan­mış­tır. An­cak Allah Ra­sû­lü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in as­hâb-ı ki­râ­mı îkaz ve ir­şâ­dıyla duy­gu ve dü­şün­ce­le­ri­ne ye­ni­den can­lı­lık ve is­ti­kâ­met ve­ren müs­lü­man­lar, ne­ti­ce­de za­fe­re nâ­il ola­bil­miş­ler­dir.

Hiz­met­te ih­lâ­sın en mühim ni­şâ­ne­le­rin­den bi­ri de, kar­şı­lı­ğı yalnız Allah’tan bek­le­mek­tir. Bu­nun en gü­zel numû­ne­le­ri­ni pey­gam­ber­ler ve Hak dost­la­rı ser­gi­le­miş­ler­dir. Kur’ân-ı Ke­rîm’de he­men her pey­gam­be­rin di­lin­den nak­le­di­len:

“Yap­tı­ğım bu dâ­ve­te kar­şı­lık ben siz­den her­han­gi bir üc­ret ta­leb et­mi­yo­rum. Be­nim mü­kâ­fâ­tı­mı an­cak Âlem­le­rin Rab­bi olan Allah ve­re­cek­tir.”14 sö­zü, bu ger­çe­ği açık bir şe­kil­de ifâ­de etmektedir.

İş­te bir hiz­met in­sa­nı da, dün­ya­ya kar­şı hırs­lı ol­ma­yıp mad­dî kar­şı­lık­ları değil, rı­zâ-­yı ilâhîyi he­def­le­di­ği tak­dir­de hem Allah Te­âlâ’nın hem de hiz­met et­ti­ği in­san­la­rın sev­gi­si­ni ka­za­nır. Ni­te­kim şu hâ­di­se bu ger­çe­ği ne gü­zel ifâ­de eder:

Bir ­gün, Ra­sû­lullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bir adam ge­le­rek:

“–Yâ Ra­sû­lâllah! Ba­na öy­le bir amel söy­le ki onu yap­tı­ğım za­man be­ni Allah da, in­san­lar da sev­sin.” de­di.

Allah Ra­sû­lü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:

“–Dün­ya­ya kar­şı zâ­hid ol, ona rağ­bet gös­ter­me ki Allah se­ni sev­sin. İn­san­la­rın el­le­rin­de bu­lu­nan şey­le­re kar­şı zâ­hid ol, on­la­rı is­te­me ki in­san­lar da se­ni sev­sin.” bu­yur­du. (İbn-i Mâ­ce, Zühd, 1)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları