Hizmette Acele Etmenin Ecri

Hizmet

Hizmette yavaş ve tembel davranmak, iyi niyetle bile olsa işleri ağırdan almak, hizmetin değerini düşürür. Yapılan bir hizmet ile Hakk’ın rızâsına nâil olabilmek için, onu büyük bir nîmet bilmek ve ibâdet vecdiyle îfâ etmek gerekir.

Asr-ı saâdette yaşanan şu hâdise, bu hususta ne ibretli bir misâldir:

Resûlullah ashâbının bir kısmını gazveye göndermişti. İçlerinden biri geri kaldı. Âilesine:

“–«Resûlullah ile birlikte öğle namazını kılayım, sonra kendisine selâm verip vedâ edeyim.» düşüncesiyle geri kalıyorum. Bir de bana duâ buyursun ki o duâ benim için kıyâmette şefaatçi olsun.” dedi.

O zât, Resûl-i Ekrem Efendimiz’le namaz kıldıktan sonra O’na yöneldi ve selâm verdi. Resûlullah:

“–Arkadaşlarının seni ne kadar geçtiğini biliyor musun?” dedi. Sahâbî:

“–Evet, sabah erkenden aldıkları mesâfe kadar beni geçtiler.” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Nefsimi elinde tutan Zât’a yemin ederim ki, onlar fazîlette seni, doğu ve batı arasındaki en uzak mesâfe kadar geçtiler.” buyurdu. (Ahmed, III, 438)

Diğer bir rivâyette ise:

 “–Yeryüzündekilerin tümünü infâk etsen, onların o erken çıkışlarındaki fazîleti elde edemezsin.” buyurdu. (Tirmizî, Cuma, 28/527; Ahmed, I, 256; Beyhakî, III, 187)

MANEVİ KAYIPLARA YOL AÇAN HAL

Bu sahâbî, kendince iyi bir niyetle hizmetten geri kaldığı hâlde, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in ihtârına muhâtap oldu. O kişi, Allah'ın Resûlü’ne yakın olarak O’nu memnûn etmek isterken, Efendimiz’in mübârek kalb-i pâkini mahzûn eyledi. Demek ki en mühim şey, Allah yolunda muhabbetle hizmet edebilmektir. Şahsî hazlar ve telâkkîler sebebiyle topluluktan ayrılarak hizmetten geri kalmak, büyük mânevî kayıplara yol açmaktadır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları