Hizmet Aşkı Nedir? Hizmet Aşkı Nasıl Olur?

Hizmet

Ubeydullah Ahrar Hazretleri’nin hikâyesi, hizmet söz konusu olduğunda, parasızlığı bahane eden fakirlere, vakitsizliği bahane eden zenginlere güzel bir ders niteliğindedir.

Büyüklerin hayatındaki, Hak yolunda infak ve hizmet fazîletine dâir ideal davranışlar, bizler için güzel bir numûnedir. Bir Müslüman ne kadar zengin olursa olsun, maddî imkânlarının hakkını ve bedelini, ancak mânevî dirâyetini artırdığı ve kalbî hayatını seviyelendirdiği nispette verebilir.

ZENGİNLİK VE FAKİRLİKTE DE HİZMET

Ubeydullâh Ahrar Hazretleri anlatır:

Bir gün pazara gitmiştim. Bir kişi yanıma geldi ve:

“−Açım, beni Allâh rızâsı için doyurur musun!..” dedi.

O an, hiçbir imkâ­nım yoktu. Sadece eski bir sarığım vardı. Bir aşhâneye girip aşçıya:

“−Şu sarığımı al. Eski, ama temizdir. Bulaşıklarını kurularsın. Yalnız bu­nun mukâbilinde şu aç insanı doyurur musun?” dedim.

Aşçı, o fakîre yemek verdi; sarığımı da bana iâde etmek istedi. Bütün ısrarlarına rağmen kabul etmedim. Kendim de aç olduğum hâlde o fakîr doyuncaya kadar bekledim.

Ubeydullâh Ahrar Hazretleri, Cenâb-ı Hakk’ın lutfuyla sonradan büyük bir servete sâhip oldu. Öyle ki, çiftliklerinde binlerce işçi çalışıyordu. Fakat o mübârek zât, buna rağmen hizmetten geri kalmadı. Mânevî kemâlât yolunda, başlangıçlarından nihâyetlerine kadar, tanıdıklarına ve tanımadıklarına yardım ve şefkatleri, sınır kabul etmez derecede büyüktü. Kendisi bu hizmetlerinden birini şöyle anlatır:

“Semerkant’ta Mevlânâ Kutbuddîn Medresesindeki dört hastanın hizmetini üzerime almıştım. Hastalıkları arttığından, yataklarını kirletirlerdi. Ben onları elimle yıkayıp, çamaşırlarını giydirirdim. Devamlı hizmet ettiğim için hastalıkları bana da sirâyet etti ve yatağa düştüm. Fakat o hâlimle bile, testilerle su getirip hastaların altla­rını temizlemeye, elbiselerini yıkamaya devâm ettim.”

 Büyüklerin hayatındaki, Hak yolunda infak ve hizmet fazîletine dâir ideal davranışlar, bizler için güzel bir numûnedir. Bir Müslüman ne kadar zengin olursa olsun, maddî imkânlarının hakkını ve bedelini, ancak mânevî dirâyetini artırdığı ve kalbî hayatını seviyelendirdiği nispette verebilir. Mâneviyatta terakkî ettikçe zühd ve takvâ ölçülerine riâyet ve zenginliğe rağmen kâmil bir tevâzû sâhibi olabilmek, Ubeydullâh Ahrar Hazretleri’nin kıssasındaki kadar ideal bir noktaya varır.

Kaynak yeri: Osman Nuri Topbaş / Vakıf İnfak Hizmet