“Hırsızlık Yapan Kızım Fâtıma Olsa” Hadisi

Nübüvveti

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz zamanında hırsızlığın cezası neydi?

Mekke’nin fethi sırasında hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyş’i oldukça endişelendirmişti.

“–Bu kadın hakkında Resûlullah (s.a.v) ile kim konuşabilir?” diye soruşturdular. Sonunda:

“–Buna Allah Resûlü’nün çok sevdiği Üsâme bin Zeyd’den başkası cesâret edemez” dediler.

Kadın Allah Resûlü’nün huzûruna getirildi, Üsâme onun hakkında Resûlullah (s.a.v) ile konuştu. Efendimiz’in yüzü renkten renge girdi ve:

“–Allah’ın hadlerinden birini düşürmem için mi şefaat ediyorsun?” buyurdular. Üsâme yaptığına hemen pişman oldu ve:

“–Ya Resûlallah, benim için istiğfar ediver!” dedi.

Akşam olunca Resûlullah (s.a.v) ayağa kalktılar, Allah Teâlâ’ya lâyıkı vechile hamd ü senâda bulunduktan sonra şu hitâbede bulundular:

“–Sizden öncekiler, ileri gelenlerden biri hırsızlık yaptığı zaman onu cezâlandırmadıkları, zayıf biri hırsızlık yaptığı zaman ise ona hemen had tatbik ettikleri için helak oldular. Bana gelince, nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, şayet Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı muhakkak elini keserdim.”

Sonra emrettiler ve hırsızlık yapan kadının eli kesildi.

Âişe (r.a) şöyle der:

“Bundan sonra kadın çok samimi bir tevbe etti ve evlendi. Zaman zaman yanıma gelirdi, ben de onun ihtiyaçlarını Allah Resûlü’ne ulaştırırdım.” (Müslim, Hudûd, 8-9)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Haram’dan 111 Hatıra, Erkam Yayınları