Her Seviyede Hakikati Söyleyebilmek

İLİM

İslâm davetçilerinin, her seviyede üzerine düşeni yapması, Allah’a karşı mesûliyetleri gereğidir. Muhatabın, bu tavsiye ve uyarıları dikkate almayabileceği kanaati oluşsa bile, bu tebliği yapmak, en azından yapanı sorumluluktan kurtaracaktır. Sonucu yaratmak Allah’ın elindedir. Kula düşen vazifesini yapmaktır.

Hasan el-Bennâ, yöneticilere doğrudan tebliğ ve tavsiye mektupları göndermeyi ihmâl etmiyordu. 1943 yılında dönemin kralı Faruk’a gönderdiği mektupta şunları öğütlüyordu:

“Sayın Kral! Anayasasında ‘dini İslâm’dır’ kaydı bulunan ülkemizde, Allah’ın şeriatı açıkça çiğnenmekte ve hükümleri bir yana itilmektedir. Meyhaneler, fuhuş yuvaları, dans salonları, çılgınlık odakları, her yeri kap­lamış ve herkesin başını döndürmüş bulunmaktadır. Hattâ devlet radyosu, çoğu zaman bu fesahat pislikle­rini evlere kadar taşımaktadır. Eğlence ve kumar ku­lüpleri, hem vakitleri öldürüyor hem de malı mülkü tüketiyor. Bu yuvaları besleyen de ülkelerinin ileri gelenleri. Milletin varlıklı kesimi, akşam sabah bura­larda. Öyle ki başkentlerde ve büyük şehirlerde bulu­nan memur kulüpleri, ülkedeki fesat ve ahlâksızlığın bizzat kendisi hâline gelmiştir.

Hele basının sergilediği manzara, tüyler ürpertici­dir. İslâm’ın edep ölçüleriyle asla bağdaşmayan, Al­lah’ın kadına farz kıldığı örtü ve ihtişam kurallarını hiçe sayan, hayâsızlık örneği kadın resimleri, irili ufaklı bütün basın organlarında yer almakta ve şaşkın gözleri, kötü kalpleri oyalayıp durmaktadır. En kötüsü de bunlar en köklü ailelere, en asil evlere ve en temiz namus­lara kadar uzanmaktadır.

Pek çok yerde düzenlenen resmî toplantı ve eğlen­celer, kadınlı erkekli içkiler içilmekte ve sabahlara kadar dans, oyun ve her türlü çılgınlık fütursuzca icra edilmektedir.

Sayın Kral! Bütün bunlar ve benzeri hareketler, halkın inançlarını ve kendine olan güvenini yıkmakta­dır. Dolayısıyla yüce değerleri unutturmakta ve Allah’a kulluktan, hayırlı işlere teşebbüsten alıkoymaktadır. Aklı, sıhhati, mal ve şuuru tahrip etmektedir. Müslü­man aileleri, huzur dolu evleri, hızlı ve çok yönlü bir çözülmeye götürerek harap hâle gelmelerine yol aç­maktadır. Artık şifalı bir elin uzanması şart olmuş­tur. Toplumumuzun içine düştüğü bu çılgın ve batak durumdan kurtulup arınması için böyle bir mücâdele kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Artık hedefini kesin olarak bulacak bir söz söyle­yin ve bir kraliyet emri çıkarın da bundan böyle Müs­lüman Mısır’da İslâm’la bağdaşmayan hiçbir şey olma­sın!”[1]

[1] Ahmet Emin Dağ, Çağa İz Bırakan Önderler – Hasan el-Bennâ, s. 77-78.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları