Hepimizin Muhtaç Olduğu Ahlâk

İSLAM

Ahlâkî emirleri tutan bir insanın dindar insana vaat edilen mutluluğu bulması düşünülmüyorsa bundan bir sonuç çıkmayacağını söylemek istiyorum. Tek başına ahlâka yapılan vurguyu ahlâk alanı asla taşıyamaz. İktisat, hukuk, estetik sistemle kuşatılmayan ahlâkî anlayışlar kavruk fertler meydana getirir, insanı iki arada bir derede bırakır. Dolayısıyla hepimiz Müslümanlığın tanımladığı ahlâka muhtacız!

Ahlâk üzerinden tanımlanan bir dindarlığın bize götüreceği yer neresi olabilir? Sosyolojik verilerin ışığında tanımlanan din acaba dinin kendisi midir? Akademik çevrelerde maişet konusu yapılan din ile hayatı kuşatan din arasında uçurumlar kadar fark vardır.

Yaşadığımız çağ bütün metafizik olguları sarstı; dünya savaşları, teknolojik gelişmeler insanın erdemiyle ilgili hayatı darmadağın etti. Malumat sahibi olmayı iş zanneden, metafizik başta olmak üzere değerler yapısını her gün konuşmakla kazanabileceğini düşünen binlerce okur, yazar her konuda hikmet sahibi olduğunu düşünmeye başladı. Derken o mahut iddia sökün etti: insanın ahlâklı olmak için mutlaka dindar olması gerekmezmiş, dindar insan da mutlaka ahlâklı olur denemezmiş.

Dinin genel çerçevesi için şu sıralamayı öneriyorum; iman, ibadet, ahlâk, hukuk, iktisat, estetik. Ahlâk felsefi sistemlerin bir başlığı olarak ele alınabilir ama dinin ahlâktan anladığı bahse konu olan altı madde içinde yer alabilir, yoksa tek başına olan bir ahlâk değildir. Din ahlâkı Allah’a dayandırır, kutsallık verir, otorite içinde onu kaynak olarak gösterir. Ahlâk için değişmez ve genel kuralların varlığı şarttır, Her topluma göre veya her devirde değişen şeyler insanda güven yaratmaz. İşte din bu türlü genel, değişmez ilkeler veren bir sistemdir. Ahlâkın temel ilkeleri dediğimiz şeyleri din birer ebedi ilke olarak görür.

Ahlâkî emirleri tutan bir insanın dindar insana vaat edilen mutluluğu bulması düşünülmüyorsa bundan bir sonuç çıkmayacağını söylemek istiyorum. Tek başına ahlâka yapılan vurguyu ahlâk alanı asla taşıyamaz. İktisat, hukuk, estetik sistemle kuşatılmayan ahlâkî anlayışlar kavruk fertler meydana getirir, insanı iki arada bir derede bırakır. Dolayısıyla hepimiz Müslümanlığın tanımladığı ahlâka muhtacız!

İmanın çilesine talip olan, bunun için de aşkla erenlerin kutlu yolundan gidenler elbet hakikati bulacak, bunun hazzı ile dünyada yaşamanın erdemini bileceklerdir. Derdini derman olarak anlayan bu insanlar dünde kalmış zannedilmesin. Bugün de hakikatin varoluş çilesiyle gönenler bulunmakta. Onlar dünyamızın can suyu olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Müslümanlığı öğrenmek için aşk kapısından girilmeli ama bir sonraki eşikte bizi bilginin beklediği de unutulmamalıdır.

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi 2020 - Ocak, Sayı: 407