Hem Dünyada Hem Âhirette Hayırlı Bir Nesil Yetiştirmek İçin Ne Yapmalıyız?

ÇOCUĞUMUZ

Çocuklarımıza Allah’ın rızasını gözeterek nasıl güzel bir eğitim vermeli ve onları hem dünya hem de âhiret saadetlerine nasıl hazırlamalıyız?

Çocuklar, anne-babaya ikrâm edilen ilâhî emânetlerdir. İslâm fıtratı ile anne-babaya teslîm edilen çocukların saf ve berrak kalpleri, temiz bir toprak misâli işlenmeye hazır ham bir cevherdir. Onun diken veya gül, acı veya tatlı meyve vermesi, üzerine atılan tohumların keyfiyetine bağlıdır.

HEM DÜNYADA HEM ÂHİRETTE HAYIRLI BİR NESİL YETİŞTİRMEK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Anne-babanın evlâtlarını cehennem ateşinden koruması, dünyanın iptilâ ve musîbetlerinden korumasından daha önemlidir. Cehennem ateşinden korumak da kalplerin Allah ve Rasûlullah muhabbetiyle feyizlenmesine bağlıdır. Yavrularına Allah Teâlâ’yı, Peygamber Efendimiz’i sevdiremeyen anne-babalar, onların hem dünya hem de âhiret felâketini hazırlamış olurlar.

Diğer taraftan, çocuğun terbiyesine üç yaşında iken başlanmalı, “daha ufaktır, anlamaz” gibi düşünceler bir kenara bırakılmalıdır. Anne-babalar, evlâtla­rının yanında her fırsatta Allah Teâlâ’nın büyüklüğünden, her şeyin yaratıcısı olduğundan, bütün nîmetleri O’nun bahşettiğinden, O’na şükretmek gerektiğinden, her an ilâhî bir kameranın altında olduklarından bahsetmeli, kabirde sorulacak suâlleri ve onlara verilecek cevapları, yani kabir dilini öğretmeli, yavrularının rûhî gelişme çağlarında bu telkinlerin kalıcı izler bırakacağını iyi düşünmelidirler. Bu yaşlarda İslâmî telkinden gerekli nasîbini alamayan çocukların ileride terbiye edilmesinin daha da zorlaşacağını hesâba katmalıdırlar.

Çocuk üşümesin, uykusuz kalmasın diye onu namaza kaldırmamak da, büyük bir vebâldir. Bu tip davranışlar, çocuğa iyilik değil, bilâkis kötülüktür. Ana-babalar, çocuklarını güzel bir şekilde terbiye etmek için onları daha küçük yaşta, ibadete, infâka alıştırmalı, onları çevrenin menfî tesirlerinden korumalıdırlar.

Hayırlı bir evlât, dünyada en kıymetli varlıklarımızdan biri olduğu gibi, âhiret hayatımız için de devâm eden kıymetimiz ve kesilmeyen akarımızdır. Bu yüzden, ilâhî bir lûtuf olan evlât nîmetini yanlış yerlerde ve dünyevî menfaatler uğruna hebâ etmek, büyük bir âhiret vebâlidir.

Evlâtların sırf dünyevî seviyelerine ehemmiyet verip mânevî yönlerini ihmâl etmek, sokakların, kötü arkadaşların ve şer odakların sermâyeleri olmalarına göz yummak ve gayr-i ahlâkî yayın ve reklâmların heveskârları durumuna düşmelerini müsâmaha ile karşılamak, bu ilâhî lûtfa karşı en büyük nankörlüktür.

Velhâsıl, ebedî bir âhiret saâdeti için dünya imkânlarından bilhassa mal ve evlât nîmetlerini, Rabbin rızâsını tahsîle birer vâsıta hâline getirmek zarûrîdir. Bu dünyadaki son konağımız olan kabrimizin ıssız, tenha ve karanlık kalmaması için bugünlerimizi iyi değerlendirip arkamızda hayırlı bir nesil bırakabilmeye gayret göstermeliyiz. Evlâtlarımızı, kalplerimizin ulvî bir sermâyesi yapalım ki, uzun ve zor seyahatimizde bizler için birer sadaka-i câriye olsunlar…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları