Hazreti Musa ve Hz. Hârun'un Kıssasından İbret Veren Yönler

KUR’ÂNIMIZ

Hazreti Musa ve Hz. Hârun'un (a.s) hayatlarından ibret veren yönler...

Hz. Ya‘kûb’un oğulları Mısır’a gelmiş ve orada çoğalmışlardı. On iki kardeşten on iki büyük kol olmuştu. Ama zamanla Firavunlar ve Mısır’ın yerlisi olan Kıptîler İsrâiloğullarını aşağılayıp ağır işlerde çalıştırmaya başladılar. Bu durumdan bunalan İsrâiloğulları Mısır’dan çıkıp ata yurdu Ken‘an diyarına dönmek istiyor, ama Firavunlar buna izin vermiyordu. On iki kabile bir araya gelemedikleri için bu elîm esaretten kurtulamıyorlardı.

Allah Teâlâ içlerinden Hz. Musa’yı onlara peygamber olarak gönderdi. Firavun’u tevhide davet ederek işe başlayacaktı. “Rabbim! Yüreğime genişlik ver! İşimi kolaylaştır! Dilimden şu bağı çöz ki sözümü anlasınlar! Bana âilemden bir de vezîr (yardımcı) ver! Kardeşim Hârûn’u. Onunla beni kuvvetlendir! Ve onu işime ortak kıl! Böylece seni bol bol tesbîh edelim ve çok çok zikredelim! Şüphesiz sen bizi görmektesin” diye yalvardı. Allah Teâlâ, “Ey Mûsâ! İstediğin sana verildi” buyurdu.[1]

NE FİRAVUN NE DE MISIRLILAR İMANA GELMİYORLARDI

Ancak ne Firavun ne de Mısırlılar imana gelmiyorlardı. Musa (a.s) İsrailoğullarının on iki boyunu bir araya getirip binbir güçlükle Mısır’dan çıkardı. Peşlerine düşen Firavun ve ordusu Kızıldeniz sahilinde onlara yetişti. Musa (a.s) Allah’ın emriyle asâsını denize vurdu, denizde on iki yol açıldı. Müslümanlar karşıya geçti, onları takip eden Firavun ve ordusu denizde boğuldular.

Benî İsrâil’in yurtlarını Amâlika kabilelerinden bir takım zorba ve cebbâr insanlar istîlâ etmişti. Onları oradan çıkarmak gerekiyordu. İsrâîloğulları cihâdı göze alamayarak “biz onlarla savaşamayız” dediler. Bu sebeple kırk sene Tîh sahrasında dönüp durmakla cezalandırıldılar. Bir yere çıkıp gidemediler. “Keşke Mısır’dan çıkmasaydık” demeye başladılar. Allah Teâlâ onlara Kudret helvası ve Bıldırcın eti ikram ettiği hâlde bir müddet sonra “Biz sarımsak, soğan, bakla isteriz” dediler. Hz. Musa da kızarak “Haydi Mısır’a gidin, istediğiniz şeyler orada var” dedi.

Allah Teâlâ, Hz. Mûsâ’ya Tevrat’ı verdi. Zamanla eski nesil ölüp yerine yeni bir nesil geldi. Bunlar Tîh sahrasında yetişmiş, dayanıklı ve mücadeleci insanlardı. Musa (a.s) onları alarak düşmanla muhârebe etti. Şerîa nehrinin doğusuna sahip oldu. Erîha şehrinin karşısındaki dağa çıkarak İsrailoğullarına va‘d edilen Ken‘an ilini seyrettirdi. Hz. Yûsuf’un neslinden olan Hz. Yûşâ’yı yerine vekil tâyin ettikten sonra vefat etti. Hârun (a.s) ise savaştan önce vefat etmişti.

Bilâhare kendisine peygamberlik verilen Yûşâ (a.s) İsrailoğullarını çölden çıkardı, Ken‘an ilini zorbalardan aldı ve Şam diyarını fethetti.

Musa (a.s) Allah katında şerefli ve mevkî sâhibi bir kimse idi.[2] Diğer güzel hasletleri yanında bilhassa tebliğ azmi ve yumuşak bir lisanla Firavun gibi azgın bir idareciyi Hakk’a dâvet etme husûsunda bizlere örnek oldu.

Dipnotlar:

[1] Tâ-hâ 20/25-36.

[2] el-Ahzâb 33/69.

Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur’ân Muhtevâsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar