Hazret-i Yûsuf’un (as) Rüyâsı

TARİHİMİZ

Hazret-i Yusuf –aleyhisselâm- bir rüya gördü. Allahu Teâlâ, gördüğü rüyada onun ileride peygamberlik risaletini işaret etmişti. Babası Yakub peygambere rüyasını anlattı ve sonrasında yaşananları istifadenize sunuyoruz…

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Bir zamanlar Yûsuf babasına demişti ki: «Babacığım! Gerçekten ben (rüyâmda) onbir yıldızla Güneş ve Ay’ı bana secde ederlerken gördüm!»” (Yûsuf, 4)

Yûsuf -aleyhisselâm-’ın rüyâsında gördüğü onbir yıldız, kardeşleri; Güneş, babası Ya’kûb -aleyhisselâm- ve Ay da, teyzesi Lâyâ’dır. Zîrâ annesi Rahîl, vefât etmişti.

Yûsuf -aleyhisselâm-’ın kardeşlerini yıldız sûretinde görmesinin hikmeti, kardeşlikte insanın hayat akışına yön veren mühim müessirlerin bulunmasıdır. Güneş ve Ay’ın yıldızlardan sonra zikredilmesi ise, Yûsuf -aleyhisselâm-’ın, babası ve teyzesi ile kardeşlerinden sonra buluşacağına işâret etmektedir.

Yûsuf -aleyhisselâm- bu rüyâyı gördüğünde yedi yaşında bulunuyordu.

YAHUDİLERİN PEYGAMBER EFENDİMİZE SORULARI

Bir Yahûdî, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve sordu:

“–Yâ Muhammed! -sallallahu aleyhi ve sellem- Bana haber ver; Yûsuf’un gördüğü yıldızlar hangileridir?”

Rasûlullâh bir an sükût buyurdular. Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi ve yıldızların isimlerini kendisine bildirdi. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, yahûdîye dönüp:

“–Eğer sana haber verirsem, müslüman olur musun?” dedi.

Yahûdî de:

“–Evet.” dedi. Bunun üzerine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bunlar, Cereyan, Târık, Zeyyâl, Kabis, Amûdan, Felîk, Mısbâh, Darûh, Fera’, Vesâb, Zâlkefiteyn’dir. Yûsuf, rüyâsında bu yıldızların, Güneş’in ve Ay’ın semâdan inerek kendisine secde ettiklerini görmüştü.” buyurdular.

Yahûdî dedi ki:

“–Vallâhi söylediğin isimler doğru isimlerdir!” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, c. IV, s. 212-213)

RÜYÂ ÜÇ KISIMDIR

  1. Hadîsü’n-nefs: Kişi, rüyâsında kendi işini ve sanatını görür; yahud âşık mâşûkunu görür. Bunlar insanın hayâlinin bir neticesidir.
  2. Şeytanın korkutması: Rûhu sıkıntıya düşüren karışık ve kargaşa içindeki rüyâlardır. Aslı yoktur.
  3. Allâh’tan gelen tebşîrât: Rüyâ meleği kişiye Ümmü’l-Kitâb’dan bir nüsha getirerek, Levh-i Mahfûz’dan eserler gösterir. Bu rüyâ sahîhtir, rüyâ-yı sâlihadır. Bunlara “sâdık rüyâ” da denir. Bunların hâricinde kalanlar ise, karışık rüyâlardır.

Sâ­dık rüyâ­lar, Levh-i Mahfuz’dan istikbâle akseden pırıltılardır.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Za­man yak­laş­tık­ça[1] mü’minin rüyâ­sı ne­re­dey­se hiç ya­lan çık­maz. (Gör­dü­ğü gi­bi ger­çek­le­şir.) Mü’minin (sâ­dık) rüyâ­sı, nü­büv­ve­tin kırk altı cüzünden biridir. Nübüvvetten olan bir şey ise yalan olmaz.” (Buhârî, Tâbîr, 26; Müslim, Rüyâ, 6) buyurmuştur.[2]

BÜYÜK ŞEREF YÜKSEK MAKAM

Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

(Babası Ya’kûb -aleyhisselâm-) dedi ki: «Yavrucuğum! Rüyânı sakın kardeşlerine anlatma! Sonra (onlar) sana (hasedlerinden dolayı) bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır. İşte böylece (rüyâda gördüğün gibi) Rabbin seni seçecek. Sana (rüyâda görülen) hâdiselerin tâbirine dâir ilim verecek, daha önce iki atan İbrâhîm ve İshâk’a nîmetini tamamladığı gibi, sana ve Ya’kûb soyuna da nîmetini tamamlayacaktır. Şüphesiz ki Rabbin her şeyi çok iyi bilendir, tam bir hüküm ve hikmet sâhibidir.»” (Yûsuf, 5-6)

Yûsuf -aleyhisselâm- uyanıp rüyâsını babasına anlatınca, babası onun dünyâ ve ukbâda büyük bir şeref ve yüksek bir makâma ereceğini anladı. Rüyâsını gizleyip kardeşlerine anlatmamasını sıkı sıkı tembih etti. Aksi takdirde kardeşlerinin kendisini kıskanıp tuzak kurabileceklerini söyledi. Demek ki hased etmemek kadar, hasede mâruz kalmaktan da sakınmak îcâb eder.

Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, bu hususta şöyle buyurmuşlardır:

“İhtiyaçlarınızı elde etmede gizlilikten istifâde edin. Çünkü her nîmet sâhibine hased edilir.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 34)

Dipnotlar:

[1] Ha­dis şâ­rih­le­ri, “za­ma­nın yak­laş­ma­sı” ifâ­de­si­ni, kıyâmete ya­kın ya da sa­ba­ha ya­kın (se­her vak­ti) ola­rak açık­la­mış­lar­dır.

[2] Sâ­dık rü­yâ­nın, nü­büv­ve­tin kırk al­tı­da bi­ri ol­ma­sı husûsu şöy­le açık­lan­mış­tır: Ra­sûl-i Ek­rem -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sel­lem-’in pey­gam­ber­li­ği 23 se­ne sür­müş­tür. Nü­büv­ve­tin ilk al­tı ayı, sâ­dık rü­yâ­lar şek­lin­de gerçekleştiğinden, bu süre (altı ay) yirmi üç yılın “kırk altıda bir”ine tekâbül etmektedir. Rüyâ hakkında geniş bilgi için bkz. Osman Nûri TOPBAŞ, Îmândan İhsâna TASAVVUF, s. 389-395.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları