Hazret-i İsmail'in Teslimiyeti

TARİHİMİZ

İbrâhîm -aleyhisselâm-, İsmâîl -aleyhisselâm-’la birlikte Mina’dan Arafat’a doğru giderlerken semâdaki melekler oldukça heyecanlandılar. Hayretle birbirlerine: “Sübhânallâh! Bir peygamber bir peygamberi kurban etmeğe götürüyor!” dediler.

İbrâhîm -aleyhisselâm-, oğlu Hazret-i İsmâîl’e bu işin hakîkatini anlattı: “–Ey oğlum! Rüyâmda seni kurban etmekle emrolundum.” dedi.

İsmâîl -aleyhisselâm-: “–Babacığım, bunu sana Allâh mı emretti?” diye sordu.

İbrâhîm -aleyhisselâm-: “–Evet!” dedi.

Bunun üzerine İsmâîl -aleyhisselâm-: “–Babacığım! Sen emrolunduğun şeyi yap! İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın!” dedi. Canını fedâ etmeye hazır olduğunu bildirdi.

Babasını ferahlatan bu ifâdelerden sonra da: “–Ey babacığım! Nemrûd seni ateşe attığı zaman sabrettin. Allâh -celle celâlühû- senden râzı oldu. Ben de kurban edilmeye râzıyım. İnşâallâh beni sabredici bulacaksın. Senden ayrılınca Rabbime; dünyâ nîmetlerinden ayrılınca Cennet’e kavuşacağım! Benim üzüntüm, elinle kurban edeceğin evlâdının acısını hayat boyu unutamamandır. Ey babacığım! Keşke daha evvel bildirseydin de annemle de vedâlaşsaydık!” dedi.

İbrâhîm -aleyhisselâm-: “–Oğlum, annenin îtirâzından çekindim!” dedi.

O sırada İsmâîl -aleyhisselâm-, henüz yedi veya onüç yaşlarındaydı.

KULLARIMIN HELÂKİ İÇİN BANA DUÂ ETME!

Rivâyet edildiğine göre: “Allâh Teâlâ, İbrâhîm -aleyhisselâm-’a yer ve gökleri gösterdiği vakit, İbrâhîm -aleyhisselâm-, Allâh’a karşı isyân etmekte olan birini gördü. Ve Allâh’a onu helâk etmesi için duâ etti. Allâh Teâlâ, onu helâk etti. Başka bir âsîyi gördü. Onun için de bedduâ etti. O da helâk oldu. Bir başka isyânkârı daha gördü; onun da helâk olmasını diledi; o da helâk oldu. Böylece birkaç kişi helâk edildi.

Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, İbrâhîm -aleyhisselâm-’a şöyle vahiy buyurdu:

“–Ey İbrâhîm! Muhakkak Sen duâsı müstecâb bir kimsesin! Kullarımın helâki için Bana duâ etme! Zîrâ onların benim yanımda üç husûsiyeti vardır:

  1. Kul, yaptıklarına belki tevbe eder; Ben de tevbesini kabûl ederim.
  2. Veya onun zürriyetinden Beni zikredecek bir nesil çıkar.
  3. Yahud da kıyâmet günü istersem onu affederim, istersem cezâlandırırım.”

Beyân edilir ki, Allâh Teâlâ’nın İbrâhîm -aleyhisselâm-’a oğlunu kurban etmesini emir buyurmasının bir sebebi de, yukarıdaki hâdisede olduğu gibi Hazret-i İbrâhîm’in âsî kullara karşı galîz olup, onlar hakkında az merhametli bulunmasıdır.

Diğer bir rivâyette şöyle zikrolunur: “Böylece Biz, İbrâhîm’e semâvât ve arzın hükümranlığını, acâib ve garâibini gösterdik.” (el-En’âm, 75) buyrulduğu vechile İbrâhîm -aleyhisselâm-, her gece göğe çıkarılırdı. Yine bir gece semâya çıkarılmıştı. Kötü ameller işleyen bir günahkârı gördü ve şöyle dedi:

“–Ey Allâhımız! Bu adam Sen’in rızkını yiyor, Sen’in arzın üzerinde yürüyor ve buna rağmen yine de emirlerini yapmıyor. Onu helâk et!”

Allâh Teâlâ da o kimseyi helâk etti. Başka bir günahkârı gördü, onun da helâkine duâ edince kendisine şöyle nidâ olundu:

“–Ey İbrâhîm! Kullarımın helâki için bedduâ etmekten vazgeç! Onlara mühlet vererek yavaş yavaş davran! Çünkü Ben onların isyânlarını dâimâ görüyorum da yine helâk etmiyorum!”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Sİlsilesi 1, Erkam Yayınları