Hak Dostlarının Kalplerde İz Bırakmasının Sırrı

İHSAN

Rabbimiz velî kullarına, ihlâs ve samimiyetlerine mukâbil, gönüllerde tasarruf salâhiyeti ihsân eylemiştir.

Hak dostları, önce kendi hayatlarında istikâmet üzere yaşayıp bizzat hâl ve davranışlarıyla çevrelerine feyiz saçar, İslâm’ın zarâfet ve nezâketini temsil ve telkîn ederler. Bunun için de müstesnâ bir tesir bereketine mazhar olmuşlardır.

Yaşanmayan sözler ve samimiyetten uzak riyâkâr davranışlar ise, içi boş ikramlar gibidir. Bunlar, hayâtın sert rüzgârları karşısında çok geçmeden kaybolup gider, geriye en ufak bir iz bile bırakmazlar. Buna mukâbil Hak dostlarının kalplerde silinmez nakışlar bırakarak devam etmelerinin sırrı; yüksek ihlâs, samimiyet ve muhabbetleridir.

TASAVVUF NE DEMEK?

Bu yönüyle tasavvuf da, sırf dünyadan el-etek çekmek, Yûnus’un buyurduğu gibi yalnızca tâc ile hırkaya bürünüp belli evrâd u ezkâr ile iktifâ etmek değildir. Bilâkis özü itibârıyla tasavvuf, hayat ve kâinatta sergilenen sayısız hikmet tecellîleri ile rûhen derinleşerek ilâhî vuslat yolunda mesâfe alabilmektir. Bu da ancak ilâhî azamet ve kudret akışları karşısında hiçliğini idrâk ederek her nefeste “Aman yâ Rabbî!” niyâzı ile yaşamaya bağlıdır.

HAK DOSTLARI RAHMET VE BEREKET VESÎLESİDİR

Hak dostları, içinde bulundukları her muhit için rahmet ve bereket vesîlesidirler. Toplumun bütün kesimlerine açılan bir şefkat ve muhabbet kucağıdırlar. Ayrıca onlar, îmân ehli için bir mıknatıs gibi câzibe merkezi hâlindedirler. Zira Cenâb-ı Hak, kendi ahlâkıyla ahlâklanmış olan bu sâlih kullarını sevmiş ve sevdirmiştir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Îmân edip de sâlih ameller işleyenlere gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96)

Bu sebepledir ki Hak dostları, fânî vücutlarından sonra da mâzî olmazlar, unutulmazlar, sevenlerinin gönüllerinde yaşamaya devam ederler. Cenâb-ı Hakk’ın, velî kullarına karşı nasipli gönüllere lutfettiği bu sevgi, aslında ebedî saâdet vesîlesi olan pek büyük bir nîmettir. Zira âhirette kişinin sevdiğiyle beraber olacağı, nebevî bir vaaddir. Cenâb-ı Hakk’ın bu müstesnâ kullarını sevip onlara yakın bulunmaya çalışmak, kulu Rabbine yakınlaştırır.

SEVGİNİN ALAMETİ 

Bizler de şâyet Hakk’ın sevgili kulları olan velîlere muhabbet duyuyorsak, âhirette onlarla haşrolunmayı arzuluyorsak, onların güzel ahlâkından nasîb almaya çalışmalıyız. Çünkü sevginin alâmeti, sevenin, sevdiğindeki hâllerle hâllenmesidir.

Bu itibarla Hak dostlarının ahlâkına bürünmeye çalışmak için, güzel ahlâkın, onlardaki muhteşem tecellîlerini çok iyi idrâk etmek îcâb eder.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları