O Kaleyi Haçlılara Teslim Etmedi

TARİHİMİZ

Tiryaki Hasan Paşa... Kanije müdafaasıyla meşhur mücahid Osmanlı kumandanı. Enderûn’da yetişti. Sultan Üçüncü Murad’ın şehzadeliğinde Manisa’ya gönderildi, onun baş musahipliğini yaptı. Ve sultan Üçüncü Murad Han Osmanlı tahtına geçtiğinde rikâbdâr-ı şehriyâri oldu. Rikâbdâr: Sultanın doğrudan doğruya emrinde bulunan başlıca adamlarındandır. Beylerbeyilere, Kırım hanına kılıç, kaftan, hatt-ı hümâyun ve ferman götürmek, padişah fermanlarıyla işleri yürütmek rikâb-ı hümâyun ağalarının göreviydi. (Eyyûbî Efendi Kānûnnâmesi, s. 35).

Tiryaki Hasan Paşa rikadbar vazifesinde iken İzvornik sancak beyliğine tayin edildi. Saraydan çıktıktan sonra Bergence’yi kuşatan Hasan Paşa daha sonra, Mekomorya, Kamar, ve Meçend kal’alarını fethetti. Beylerbeyliğe yükselen Hasan Paşa, ilk iş olarak Erdel İsyanı'nı bastırdı. Tamesvar’a tayin olduktan sonra Filnak ve Lippa kalelerini kurtardı. 1594 yılında Bosna beylerbeyi oldu. 1595 yılı Ekim ayında vuku bulan Vaç seferine katıldı. Budin muhasarasında yaralandı.

ÜÇ BİN KİŞİLİK ORDU ELLİ BİN KİŞİLİK HAÇLI ORDUSUNA KARŞI

Tiryaki Hasan Paşa 1600 yılında sadrazam İbrahim Paşa tarafından fethedilen ve beylerbeylik yapılan meşhur Kanije kalesi idaresine verildi. Emrine yirmi bölük sekba (atlı) ve üç bin muhafız asker cephane ve mühimmat bırakıldı. Halbuki karşısında elli bin kişilik muazzam haçlı ordusu vardı.

Kanije’nin Osmanlıların eline geçmesini bir türlü hazmedemeyen Avusturyalılar ve müttefikleri, 1611 yıllında kal’ayı geri almak için bahsettiğimiz, elli bin kişilik bir kuvvetle muhasara etdiler.

Tiryaki Hasan Paşa, 85 gün müddetle, büyük sıkıntılara göğüs gererek, tarihte eşine ender rastlanan bir kahramanlık örneği gösterdi. Düşmanın hücumlarını kırıp, onları kahretti. Sonunda yaptığı bir hurûç harekatıyla haçlı ordusunu hezîmete uğrattı.

ZAFERDEN SONRA GÖZYAŞLARI İÇİNDE NAMAZ KILDI

Zaferden sonra göz yaşları içerisinde kıldığı iki rekat namaz sonunda askerlerine, muzafferiyetin sabır, sebat, tesanüd ve başındaki kumandana itaat gibi dört tane esasa dayandığını bildirdi.

Sultan Üçüncü Mehmed Han (1596-1603) Avusturya ve müttefiklerinin (İtalya, İspanya, Papalık, Fransa, Macaristan) hezîmetiyle neticelenen, bu zafer haberine çok sevindi.

İstanbul’da şenlikler yapılmasını emretti. Hasan Paşa’ya vezir rütbesi (mareşallik) verip, haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilalli sancak ve bir de hatt-ı hümayun gönderdi.

Bu hatt-ı hümayunda Hasan Paşa’ya:

Berhudâr olasın! Sana vezâret verdim. Ve senin ile mahsur olan asker kullarım ki; manen oğullarımdır, yüzleri ak ola. Makbûl-i hümayunum olmuştur. Cümlesini Hak Teâlâ hazretlerine ısmarladım, diye medh ü sena etti.

Göz yaşları ile padişahın fermanını okuyan Tiryaki Hasan Paşa “Kanije müdafaası, gibi küçük hizmetlere de, vezirlik verilmeye, padişah mektubu yazılmaya başlandı. Bizim gençliğimizde, böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı. Biz ne idik, niye kaldık diye ağlıyorum” diyordu.

Tiryaki Hasan Paşa 1601’de tekrar Bosna 1602 yıllında Budin valisi, kısa bir süre sonra da Rumeli Beylerbeyi oldu.

Tiryaki Hasan Paşa, zeki, dürüst mizaçlı ve tedbirli idi. Vazifeye bağlılığı ve askerî dehası ile tanındı. İşlerindeki, titizlik ve ehliyetinden dolayı, Tiryaki sıfatı verilmiştir. İlme büyük değer verip, âlimleri sever ve himaye etmiştir. (Osmanlı Tarihî Ansiklopedisi, c.6; s. 159)

KAYNAK: Sâdık DÂNÂ, İslam Kahramanları - 2, Erkam Yayınları, 2011, İstanbul