Güneşe Benzeyen İnsanlar

Hizmet

Güneş için ısıtmamak nasıl imkânsız ise, yüksek ruhlar için de insanlara acımamak, onlara hizmetten kaçınmak, ıztırap ve çileler karşısında duygusuz kalmak ve etrafına güzellik tevzî etmemek öyle imkânsızdır. İşte güneşe benzeyen insanların özellikleri...

Hiz­me­te muhtaç in­san­lar, aslında ya­ra­lı bir kuş gi­bi­dir­ler. On­la­ra fay­da ve­re­cek olan, şef­kat ve mer­ha­met­le mez­ce­dil­mek sû­re­tiy­le îfâ edi­len her tür­lü ha­yır hiz­met­le­ri­dir. Hiz­met­te bu şef­kat üs­lû­bu­nu el­de ede­bil­mek için, hizmet ehli de eği­ti­me muhtaçtır. Bu eği­ti­min özü ise, ta­sav­vu­fî âdâb ve düs­tur­la­rın hâ­kim ol­du­ğu mu­hit­le­rin tel­kin­le­ri­ne râm ol­mak­la, yani mâ­ne­vî ter­bi­ye ile el­de edi­le­bi­lir.

Şefkat ve merhamet bahçesinin zarif, ince ve nâzik çiçekleri de an­cak bu sâyede filizlenebilir. Muhabbet ve merhametle davranış mükemmelliğine ulaşanlar, etraflarında dâimâ maddî veya mânevî bakımdan yardıma muhtaç muzdarip var­lık­lar arar­lar. Çünkü onlar, sefâlete düşenlerin ıztırâbını kalplerinde hisseder ve yüreklerinin uzanabildiği her yerden kendilerini mes’ûl görürler.

MANEVİ EĞİTİM VERENLER 'HİZMET MEKTEBİ' OLMALI

Bü­tün müesseseler ve bil­has­sa mâ­ne­vî eği­tim ve­ren­ler; bi­rer şef­kat, fedâkârlık ve hizmet mektebi olmalıdır. O duvarların içinde kuru bilgi yığınlarından zi­yâ­de, mer­ha­met ve hiz­me­tin aşk ve heyeca­nı yer al­ma­lı­dır.

Zira talebesine muhabbeti aşılayamayan duygusuz bir muallim; cemaatine îmânın aşk ve vecdini hissettiremeyen bir imam, minik ve mâsum yüreklere Kur’ân sevgisini tat­tı­ra­ma­yan bir hoca; iş­çi­si­ni ve­ya em­ri al­tın­da­ki­le­ri ko­ru­ya­ma­yan ve on­la­ra mer­ha­met ka­nat­la­rı­nı açma­yan bir iş­ve­ren, gö­nül­le­ri ilâ­hî rah­met­ten mah­rum mer­ha­met fu­ka­râ­la­rı­dır. Has­ta, sa­kat, yoksul ve kim­se­siz­le­rin ıztı­rap­la­rı kar­şı­sın­da duy­gu­suz ka­lan­lar da, hiz­met şuurundan na­sip­siz hodgâm kimselerdir.

İNSANLARA REHBERLİK EDENLER GÜL TABİATLI OLMALI

Bütün mü’minler ve bilhassa hizmet emânetini yüklenmiş olanlar, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şu dehşetli îkâzını aslâ hatırlarından çıkarmamalıdırlar:

“Si­ze ce­hen­nem­lik­le­rin kim­ler ol­duk­la­rı­nı söy­le­ye­yim mi? Ka­tı kalp­li, ka­ba, cim­ri ve ku­ru­la­rak yü­rü­yen ki­bir­li kim­se­ler.” (Bu­hâ­rî, Ey­mân, 9)

Gül ve çi­çek man­za­ra­la­rı, nasıl ki en haşin ve nâdân bir in­sa­nı bi­le te­bes­süm et­tirirse, in­san­la­ra reh­ber­lik edenler de böy­le gül tabiatli ol­malı, en katı kalpleri yu­mu­şa­tıp, en abus çeh­re­le­ri bile gülümsetebilmelidirler.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları