Gönülden Yapılan İnfak

İnfak

Helâl maldan, sırf rızâ-yı ilâhî için ve cân u gönülden yapılan infak, Allâh’ın izniyle zâyî olmaz, Allah onu ehil kimselere nasîb eder.

Allah yolundaki vasıflı bir insana yardım etmek, bâzen binlerce insana bedel olur. Zira büyük istîdat sahiplerinin önüne bütün imkânları serseniz isrâf olmaz.

GERÇEK MUHTACIN HAKKI

Efendimiz de, kendilerini Allah yoluna adamış fakir sahâbîler olan “Ashâb-ı Suffe” ile husûsî olarak ilgilenir ve varlıklı mü’minleri onlar için infâka teşvik buyururdu.

Hak dostu Mevlânâ Hazretleri de, gerçek muhtâcın hakkı olan infâkı kime ve nereye yönelttiğimize dikkat etmemizin ehemmiyetine binâen şöyle buyurur:

“Adâlet nedir? Meyve ağaçlarını sulamaktır. Zulüm nedir? Dikenleri sulamaktır...”

Dolayısıyla infâkımızın rûhâniyet bahçelerini mi, yoksa nefsâniyet dikenliklerini mi yeşerttiğine dikkat etmemiz şarttır.

İnfâkın değeri, malın helâlliği nisbetindedir. Helâl maldan yapılan hayırlar, -Allâh’ın lutfuyla- ona en lâyık olan kimselere nasîb olur. Bu bakımdan infaklar, âdeta kazancın mânevî bir röntgeni mâhiyetindedir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları