Gönül Kokusu

İHSAN

Kokuyu aldığı günden sonra nanemolla arkadaşımın davranışları değişmiş, o tepeden bakan, kendini beğenmiş halleri, insanları küçük gören tavırları gitmiş, yardımsever, yumuşak başlı bir insan oluvermişti.

Hz. Mevlana der ki: “Kokuların en güzeli gönül kokusudur; çünkü o koku Rabbin kokusudur. O koku kırık gönüllerde mağlup ruhlarda bulunur.”

Bilimsel bir çalışma yapmak üzere yaklaşık üç ay sürecek bir görevlendirme ile Trakya’da Edirne’nin şirin bir kasabası olan Uzunköprü’ye gelmiştik. Mesai bitiminde doktor arkadaşımla birlikte hem sohbet ediyor hem de yürüyerek şehir merkezine gidiyorduk. Bu yürüyüşler sırasında her gün yol güzergâhımızda bulunan Muradiye Camii’nin önünden geçiyorduk.

Bir gün camiinin önünden geçerken kapısının önünde koku satan beyaz sakallı nur yüzlü bir ihtiyar dikkatimi çekti. Burnunun ucuna düşürdüğü gözlüklerden bakarak önündeki tezgâhın üzerine koyduğu ahşap, cam çerçeveli kutunun içindeki kâh alüminyum kâh cam küçük küçük şişeleri düzeltmeye çalışıyordu.

“KOKU VERELİM”

Yanından geçerken gözlüklerin üzerinden gülümseyerek bize seslendi:

“Koku verelim, güzel kokularım var!”

Arkadaşa baktım, “çok ağır kokuyor onlar” diyerek burun kıvırdı. Ben “gel bakalım, almak zorunda değiliz, biraz hasbihal edelim amca ile” dedim. İhtiyar amcanın yanına yaklaştık, selam verdik. O sanki bizi duymuş gibi:

“Bu kokular size ağır gelebilir ama sizi uygun kokularım da var” deyip kutunun içindeki kokuları karıştırmaya başladı. Bir taraftan bizi süzüyor bir taraftan esans şişelerinin birini bırakıp birini alıyordu. En sonunda bir tane şişe seçti ve kapağını açıp “bu koku tam sana göre” deyip arkadaşıma koklattı.

Koku çok hoşumuza gitmişti, özellikle arkadaşım nanemolla biri olmasına rağmen kokudan satın almak istedi. Bunun üzerine esansçı amca elindeki koku enjektörü ile şişenin içindeki esansı çekip minik bir cam şişenin içine boca ederek arkadaşıma verdi, ödemeyi yaparak ayrıldık.

Arkadaşım ertesi gün ailevi sebeplerden dolayı izin alıp memleketine gitti. Bir hafta on gün sonra izinden dönünce muhabbet etme fırsatı bulduk.

“Hiç sorma başıma neler geldi” dedi.

“Ne oldu?” dedim.

“Yahu onlar mı beni buluyor ben mi onları bilmiyorum ama nerede bir fakir fukara garip guraba, derdine çare arayan biri varsa karşıma çıkıyor, onlara yardım etmeye çalışıyorum, ama bundan hiç şikâyetçi değilim, çünkü kendimi çok mutlu ve huzurlu hissediyorum” dedi.

O KOKU HALLERİNİ DEĞİŞTİRDİ

Arkadaşımın söylediğine göre ne zaman ihtiyaç sahibi birisi ile karşılaşsa o kokuyu duymaya hissetmeye başlıyor ve o kişiye yardım etme ihtiyacı hissediyormuş. Kokuyu aldığı günden sonra nanemolla arkadaşımın davranışları değişmiş, o tepeden bakan, kendini beğenmiş halleri, insanları küçük gören tavırları gitmiş, yardımsever, yumuşak başlı bir insan oluvermişti.

Günlerden bir gün arkadaşım: “Koku bitti o amcayı nasıl bulabiliriz acaba?” dedi. Caminin etrafını bakıştırmaya başladık. Fakat hemen hemen her gün caminin önünden geçmemize rağmen o amcayı bir türlü yakalayamıyorduk. Acaba farklı saatlerde mi geliyor diye öğle tatillerinde de caminin önüne gidip baktık ama göremedik. Caminin önünde misket oynayan çocuklara sorduk onlar da görmemişti.

ESANSÇI AMCA

Bir gün bir ikindi vakti hastane çıkışında yine caminin önünden geçerken arkadaşım heyecanla bağırdı.

“Bak bak esansçı amca camiye giriyor!”

Hemen abdest alıp camiye girdik, farz namazına yetiştik. Namaz bitiminde gözlerimiz esansçı amcayı aradı ama caminin içinde bir türlü onu bulamadık, yer yarılmış içine girmişti sanki. Acaba gözlerimiz mi yanıldı dedik ama caminin içinde bize verdiği o kokuyu duyuyor, hissediyorduk.

İmam Efendinin yanına gidip ona da sorduk ve olanı biteni anlattık, bizi dikkatle dinledi ve şunları söyledi;

“Söylediğiniz kişiyi tanımıyorum lakin siz herkesin kolay kolay karşılaşamayacağı bir zat ile buluşmuşsunuz. Mübarek olsun. Allah’ın nice gayb erenleri vardır. Size gösterdiği yolun kıymetini bilin. Şimdilik bu kadarı size yeter” dedi.

O günden sonra o camide namaz kılmaya başladık. Sanki namaz kılarken o kokuyu duyuyor, hissediyorduk.

Cenab-ı Hakk’ın rahmeti, Efendimiz -sallallahu vesellemin- ruhaniyet ve şefaati, Erenlerin himmet ve muhabbet nazarları üzerinize olsun.

Kaynak: Dr. Halis Ç. Demircan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 454