Gıybet Etme!

HAYATIMIZ

Gıybet, bir müslümanın diğer bir müslüman kardeşinin arkasından konuşarak, duyduğunda üzüleceği veya utanacağı bir kusurundan bahsetmesidir. Bunu rumuzla veya kaş-göz, el-kol hareketleriyle anlatması, îmâda bulunması veya taklidini yapması da gıybete girer.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün:

“–Gıybet nedir, bilir misiniz?” diye sormuştu.

Ashâb-ı kirâm:

“–Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” dediler.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır.” buyurdu.

“–Söylenen ayıp, eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa iftirâ ettin demektir.” buyurdu. (Müslim, Birr, 70; Ebû Dâvûd, Edeb, 40/4874)

Allah Teâlâ, kuluna öyle değer vermiştir ki, onun kusurlarının gıyâbında söylenmesini dahî ağır bir suç olarak îlân etmiştir.

Gıybet, kalplere kin ve husûmet zehri saçarak İslâm kardeşliğini bozan, birlik ve beraberlik rûhunu öldüren büyük bir günahtır. Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Arkadan çekiştirmeyi (gıybeti), yüze karşı eğlenmeyi (alay etmeyi) âdet edinen herkesin vay hâline!” (el-Hümeze, 1-2)

Hak dostlarından Fudayl bin Iyâz:

“Gıybetin girdiği yerden kardeşlik çıkar gider.” demiştir.

Tecrübeyle sâbittir ki, bir din kardeşini ayıp ve kusurları sebebiyle kınayanlar, çok geçmeden aynı hatâları işlemeye başlarlar. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kim bir kardeşini günahı sebebiyle ayıplarsa, o günahı işlemeden ölmez.” buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâmet, 53/2505)

Gıybetin temelinde gurur, kibir, kendini beğenme, Allâh’ın kullarını küçük görme, hased, kin gibi pek çok kötü vasıf bulunmaktadır. Bu da gıybet zaafından kurtulamayan bir kalbin ne fecî bir durumda olduğunu göstermeye kâfîdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları