Furkân Suresinin 58. Ayeti Ne Anlatıyor?
Furkân sûresi 58. âyette ne anlatılmak isteniyor? Her şeyin fanî olduğu dünyada yalnızca daima diri olana tevekkül etmemiz gerektiğini bildiren Furkân suresi 58. âyetin Arapçası, meali ve tefsiri yazımızda.
Furkân sûresinin 58. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:
Furkân Suresi 58. Ayet Arapça:
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِه۪ۜ وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يرًاۚۛ
Furkân Suresi 58. Ayet Meali:
Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et. O’nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeterlidir. (Furkân, 25/58)
DAİMA O’NA (ALLAH’A) TEVEKKÜL ET!
Bilgi:
Ayette, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında, bütün inananların hep diri ve ölümsüz olan Allah Teâla’ya tevekkül etmeleri, güvenmeleri emredilmektedir. Tevekkül ise insanın elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra, sonucu Allah Teâla’dan beklemesidir. Çünkü gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı aydınlık sebebi yapan, gece ile gündüzü peş peşe getiren O’dur. Bütün bu nimetler için Allah Teâla’ya hamd ederek O’nu sürekli tesbih etmek gerekir. Zira O, kullarının işlediği bütün günahlardan haberdardır.
Mesaj:
- Her koşulda Allah’a tevekkül etmeliyiz, daima onu tesbih edip anmalıyız.
- Allah, kulların işlemiş olduğu günahlardan habersiz değildir.
- Allah, hiçbir bilgi vasıtasına ihtiyaç duymadan bilir.
Kelime Dağarcığı:
Tevekkül: Her türlü sebebe başvurduktan sonra Allah’a güvenme, kadere razı olup hayırlı sonucu Allah’tan bekleme.
Zenb [çoğul: zünûb]: Günah, suç.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Furkân Suresi 58. Ayet Tefsiri:
- Rasûlüm! Biz seni ancak bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
- De ki: “Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben sadece Rabbine giden yolu tutmak isteyenlere yol gösteriyorum.”
- Hiç ölmeyen, ezelî ve ebedî hayat sahibi olan Allah’a güvenip dayan. O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeter.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in hedefi, dini bahane ederek dünyalık biriktirmek değil, insanlara Allah’a giden yolu göstermektir. Bunun için de hiçbir peygamber tebliğine karşılık insanlardan bir ücret talebinde bulunmamıştır. Tebliğlerini sırf Allah’ın rızâsını isteyerek yapmışlar, sadece insanları Rablerine kavuşturacak doğru yola ulaştırmayı hedeflemişlerdir. Onlar, bir kişinin iman nuruyla şereflenmesine vesile olmayı dünya ve içindeki her şeyden daha değerli görmüşlerdir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin vâsıtanla bir tek kişiyi hidâyete erdirmesi, en kıymetli dünya nimeti sayılan kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî 9)
Yalnız, dini tebliğ ederken bir kısım engellemelerle ve zorluklarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Nitekim Resûlullah (s.a.s.)’in hayatı bu zorluklara karşı sabır ve mücâdele ile geçmiştir. Bu noktada din tebliğcisinin sığınıp güveneceği melce’, şüphesiz ki asla ölmeyen ve ebedî hayat sahibi olan Allah Teâlâ’dır. O’na tevekkül etmek, O’na güvenip dayanmak gerekir.
Şâir şöyle öğüt verir:
“Hakk’a tefvîz-i umûr et ne lem çek ne keder
Kıl sözüm ârif isen gûş-i kabulüne güher.” (Vâsıf Enderûnî)
“Ârif bir insan isen şu sözüm kulağına küpe olsun: İster dünyevî ister uhrevî olsun her iş Allah Teâlâ’nın ezelî takdirine göre meydana geleceği için beyhûde yere üzülüp kederlenme. Temiz bir kalp ve samimî bir teslimiyetle işlerini tamâmen Allah’a havâle et.”
Diğer taraftan tevekkülün bir gereği olarak Allah’a hamdetmek, O’nu tesbih etmek, yâni kulluğun icaplarını gönüllü olarak yerine getirmek lazımdır. Zira sözden ibaret kalan kuru bir tevekkülden insanın elde edeceği pek fazla bir fayda yoktur.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com