Fıtır Sadakası (Fitre) Hakkında Hadisler

İnfak

Fıtır sadakası nedir? Hak mezheplere göre fıtır sadakasının hükmü nedir? Fıtır sadakası (fitre) ile ilgili hadis-i şerifler.

Fıtr sözlükte “orucu açmak”, fitre de “yaratılış” anlamına gelir. Buna “fıtır sadakası” denir ki, fıtrat sadakası, yani sevap için verilen yaratılış atıyyesi demektir. Dini bir terim olarak şöyle tanımlanır: Ramazan bayramına yetişen ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü bulundukları mâlî bir ibadettir.

Fıtır sadakası, Ramazan orucunun farz kılındığı hicretin 2. yılı Şaban ayında, zekâttan önce meşru kılınmıştır. Bu bir yardımlaşma olup, orucun kabulüne, ölüm sırasındaki sıkıntılardan ve kabir azabından kurtuluşa bir vesiledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye ve onların da bayram sevincine katılmalarına bir yardımdır.

FITIR SADAKASI (FİTRE) HAKKINDA HADİSLER

Fitre hadis deliline dayanır. İlgili hadisler aynı zamanda onun uygulama şartlarını da belirler.

Abdullah İbn Ömer’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber fıtır sadakasını 1 sâ’ (ölçek) hurma ve 1 sâ’ arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.” [1]

Ebû Said el-Hudrî (r.a)’den rivayet edilen bir hadiste fitre verilebilecek maddeler ve miktarları şöyle belirlenir: “Biz Peygamber devrinde fitreyi, yiyecek maddelerinden 1 sâ’ olarak verirdik. O zaman bizim yiyeceğimiz arpa, kuru üzüm, hurma ve keş (yağı alınmış peynir) idi.” [2]

İbn Abbas (r. anhümâ)’nın naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Rasûlullah (s.a.s) oruçluları gereksiz ve çirkin sözlerden arındırmak ve yoksullara yiyecek sağlamak için fitreyi farz kılmıştır. Fitreyi kim namazdan önce öderse, bu makbul bir zekât, kim de namazdan sonra öderse, herhangi bir sadaka olur.” [3]

Abdullah b. Sa’lebe (r.a) şöyle nakletmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) ramazan bayramından bir veya iki gün önce bir konuşma yaparak şöyle buyurdu: “Buğdaydan, arpadan veya hurmadan 1 sâ’ını hür veya köle, küçük veya büyükler için sadaka olarak veriniz.” [4]

FITIR SADAKASI (FİTRE) NE KADAR?

Yukarıdaki hadis-i şerifler fitre miktarının buğday, arpa, hurma ve kuru üzümden 1 sâ’ olduğuna delâlet etmektedir. Ancak buğday cinsinin miktarı İbn Abbas’ın ve Amr b. Şuayb’ın babası ve dedesi yoluyla merfû olarak rivayet ettikleri hadislerde yarım sâ’ olarak belirtilmiştir. İbn Abbas’ın rivayet ettiği hadis şöyledir: “Fitre sadakası buğdaydan iki müd’dür.” [5]

Bir müd, bir sâ’lık ağırlık ölçüsünün dörtte birine eşit olup 260 dirheme denktir. Bu da şer’î ölçüye göre 260 x 2,8 = 728 gr. olur. Buna göre buğday yarım sa’ = 2 müd x 728 = 1456 gr. olur. Bir sâ’ ise 2912 gr. olur.

Örfî ölçüye göre bir dirhem 3,2 gr. olup, 1 sa’ = 1040 dirhem x 3,2 = 3328 gr. olur. Bunun yarısı olan 1664 gr. da buğdayın fitre miktarı olur.[6]

Sonuç olarak;

a) Arpa, kuru hurma ve kuru üzümün fitre miktarı, şer’î ölçüye göre yaklaşık 3 kg., örfî ölçüye göre ise 3,33 kg. olur.

b) Buğday ve aynı hükümde olan, buğday unu ve kavut için ise şer’î ölçüye göre yaklaşık 1,5 kg., örfî ölçüye göre ise 1,66 kg. olur.

Bu iki tür ölçekten birisini tercih etmek mümkün olmakla birlikte örfî ölçek daha fazla olduğu için yoksulların yararınadır ve daha çok sevap kazanmaya sebep olur.

Hanefîler dışındaki üç mezhep imamına göre fitre, buğdaydan da 1 sâ’dır.

Yukarıdaki dört cins gıda maddesi yerine kıymetleri de verilebilir. Ancak yoksullar bu maddelerin kendilerine muhtaç oldukları zaman, fitreyi kendi cinslerinden vermek daha faziletlidir.

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Zekât, 76; Müslim, Zekât, 12. [2] Buhârî, Zekât, 74; A. İbn Hanbel, III, 73, 98. [3] Buhârî, Zekât, 70, 71, 77; Müslim, Zekât, 12, 13, 16; Ebû Dâvud, Zekât, 17, 20; Nesâî, Zekât, 31, 33; İbn Mâce, Zekât, 21; A. İbn Hanbel, II, 277. [4] A. İbn Hanbel, V, 432. [5] Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 183. [6] Ölçü birimleri için bk. Hamdi Döndüren, İbn Âbidîn Tercümesi Fihristi ve Terimler Sözlüğü, İstanbul 1988, Dirhem, Sâ’ ve Müdd maddeleri; Kâsânî, age, II, 72 vd; İbnü’l-Hümâm, age, II, 36-41; Meydânî, Lübâb, I, 140, 147.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları