Felak ve Nas Surelerinin Fazileti

KUR’ÂNIMIZ

Felak ve nas surelerinin faziletleri nelerdir? Felak ve nas surelerinin fazileti ile ilgili hadisler.

Felak ve Nâs sûrelerine “Allah’a sığındırıcı” mânasında اَلْمُعَوِّذَتَانِ (Muavvizeteyn); İhlas ile birlikte üçüne ise اَلْمُعَوِّذَاتُ (Muavvizât) denilir.

FELAK SURESİNİN FAZİLETİ

Felak sûresi Mekke’de inmiştir. 5 âyettir. İsmini birinci âyetin sonundaki “yarmak, aydınlık, sabah” mânalarına gelen اَلْفَلَقُ (felak) kelimesinden almıştır. Mushaf tertibine göre 113, iniş sırasına göre 20. sûredir.

İnsanın beden ve ruh sağlığına zarar verecek şeylerin şerrinden Allah’a sığınmayı öğütlemektir.

Hz. Peygamber sahâbeden Ukbe b. Âmir’e şöyle buyurmuştur:

“Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi: Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs.” (Müslim, “Müsâfirîn”, 264) Resûlullah, Felak ve Nâs sûrelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir. (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 25. Bu iki sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbnKesîr, VIII, 550-553).

NAS SURESİNİN FAZİLETİ

Nâs sûresi Mekke’de inmiştir. 6 âyettir. Kur’ân-ı Kerîm bu sûre ile sona ermektedir. İsmini, 4. âyet hâriç, âyetlerinin sonlarında tekrarlanan ve “insanlar” mânasına gelen اَلنَّاسُ (nâs) kelimesinden almıştır. Mushaf tertibine göre 114, nüzûl sırasına göre 21. sûredir.

Ele aldığı tek konu, şeytanın şerrinden Allah’a sığınmaktır. Önceki Felak sûresinde insanın beden ve ruhu üzerinde menfi yönde tesir eden hâricî sebepler ele alınmış ve bunlardan Allah’a sığınma emredilmişti. Bu sûrede ise daha çok kalbe ve ruha olumsuz olarak tesir eden, insanın iç âleminde vesvese ve şüphe fırtınası koparan cin ve insan şeytanlarının telkin ve fısıltılarından Allah’a sığınma yolları gösterilir.

Hz. Peygamber’in cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığındığı (İbn Mâce, “Ṭıb”, 33; Tirmizî, “Ṭıb”, 16; Nesâî, “İstiʿâẕe”, 37), göz değmesine karşı rukyeyi önerdiği (Buhârî, “Ṭıb”, 17; Müslim, “Selâm”, 57-58; İbn Mâce, “Ṭıb”, 34; Tirmizî, “Ṭıb”, 15) ve Muavvizeteyn nâzil olunca nazar için sadece onları okumaya başladığı (İbn Mâce, “Ṭıb”, 34) nakledilmektedir.