Fedâkârlığın Böylesi!

Hadisleri

Asr-ı saâdetten, fedâkârlığın hayatımıza nasıl aksettirilmesi gerektiğini gösteren zirve bir misal.

Zorlu Tebük seferinin hazırlıklarının yapıldığı esnâda Medîne’de büyük bir kıtlık hüküm sürüyordu. Hâl böyleyken, Peygamberimiz’den bir an bile ayrı kalmaya dayanamayan ve Efendimiz’in; “Eğer Rabbimden başka, insanlardan bir dost edinmiş olsaydım, muhakkak ki Ebû Bekr’i dost edinirdim...” (Buhârî, Salât, 80; İbn-i Sa’d, II, 227) beyânının muhâtabı olan Hazret-i Sıddîk bütün malını getirip Efendimiz’e hürmetle takdîm etti.

Bu fedâkârlık karşısında Hazret-i Peygamber:

“–Ebû Bekr’in malından istifâde ettiğim kadar başka hiç kimsenin malından fayda­lanmadım...” buyurdu. Bu nebevî iltifat karşısında Hazret-i Ebû Bekir gözyaşlarına hâkim olamadı. Âlemler Sultânı’na hitâben, O’na olan engin muhabbetinin gerektirdiği fedâkârlığı şu sözleriyle ifâde etti:

“–Ben ve malım, yalnızca Sen’in için değil miyiz yâ Rasûlâllah?!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 11)

ÇOCUĞA BIRAKILACAK EN GÜZEL MİRAS

Bunun üzerine Allah Rasûlü:

“–Çoluk çocuğuna ne bıraktın yâ Ebâ Bekir?” diye suâl edince de büyük bir îman vecdiyle:

“–Allah ve Rasûlü’nü (bıraktım yâ Rasûlâllah)!..” cevâbını verdi. (Tirmizî, Menâkıb, 16/3675)

İşte fedâkârlık… İşte aşk ve muhabbet…

Ashâb-ı kirâm, Hazret-i Peygamber’in etrâfında hizmet için âdeta pervâne kesilmiş, Allah yolunda bütün imkânlarıyla gösterdikleri fedâkârlıklarını; “Anam, babam, canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” sözleriyle perçinlemişlerdir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları, 2011