Fatiha Suresinde Her Hastalığa Şifa Var

KUR’ÂNIMIZ

Kur’ân-ı Kerîm, ashâb-ı kirâmın hayatına öylesine girmişti ki, onlar her hususta Allâh’ın kelâmına mürâcaat eder olmuşlardı. Hastalıklar karşısında şifâ taleb edeceklerinde, bunu Kur’ân ile yaparlardı.

Ebû Saîd -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“Biz, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in gönderdiği askeri bir seferde idik. Bir yerde konakladık. Yanımıza bir hizmetçi gelip:

«–Kavmimizin efendisini zehirli bir yılan soktu. Onunla meşgûl olacak erkekler de şu anda yanımızda değil. Sizde rukye yapan (tedâvi maksadıyla Kur’ân ve dua okuyan) biri var mı?» dedi.

Bunun üzerine bizden, rukye husûsunda mahâretini bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla birlikte gitti ve hastaya okuyuverdi. Adam iyileşti. Okuyan arkadaşımıza otuz koyun verdiler. O da bize onların sütünden içirdi. Kendisine:

«–Sen rukye yapmasını bilir miydin?» diye sorduk.

«–Hayır, ben sâdece Fâtiha Sûresi’ni okuyarak rukye yaptım.» dedi. Biz ona:

«–Rasûlullâh’a sormadan bu koyunlara dokunma!» dedik.

Medîne’ye gelince durumu Peygamber Efendimiz’e anlattık. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«–Fâtiha’nın rukye olduğunu sana kim söyledi? Verdikleri koyunları paylaşın, bana da bir hisse ayırın!» buyurdu.” (Müslim, Selâm, 66, 65; Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 9; İcâre, 16; Tıp, 33, 39)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Bana da bir hisse ayırın!” sözünü, ashâbının gönlünü hoş etmek ve tedâvi karşılığında alınan malın helâl olduğunu açıkça beyan etmek, yani amellerini te’yid maksadıyla söylemiştir. (Aynî, Umdetü’l-Kârî, XXI, 271-272)

FATİHA SURESİNDEKİ ŞİFA

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- diğer bir hadîs-i şerîflerinde:

“Fatiha Sûresi’nde her hastalığa şifâ vardır!” buyurmuşlardır. (Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 12)

İlâka bin Sahâr -radıyallâhu anh-, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına gelip müslüman olmuştu. Sonra Efendimiz’in yanından ayrılıp geri dönerken bir kavme uğramıştı. O kavimden biri, akıl hastalığına yakalanmış, kendisini sağlam demirlerle sıkıca bağlamışlardı. Hastanın âilesi, bu mübârek sahâbîye gelerek:

“–Bize anlatıldığına göre, şu sizin arkadaşınız (Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Allah’tan birtakım) hayırlar getirmiş. Senin yanında bu hastayı tedâvi edecek bir şifâ var mı?” diye sordular.

İlâka -radıyallâhu anh- sözlerine devam ederek şunları anlatır:

Bunun üzerine ben de o akıl hastasına Fâtihatü’l-Kitâb’ı okudum. Adam iyileşti. Bu okumama karşılık bana yüz koyun verdiler. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e varıp durumu anlattım (ve koyunların bana helâl olup olmadığını sordum).

“–(Kur’ân’dan) başka bir şey okudun mu?” diye sordu.

“–Hayır.” dedim. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“–Onları al! Ömrüme yemin olsun ki, bâtıl bir şey okuyup üfleme karşılığında ücret alarak yiyen kimse, (bunun günahını çekecektir.) Sen ise hak olan bir tedâvi karşılığında aldığın ücreti yiyorsun!” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tıb, 19/3896; Büyû’, 37/3420; Ahmed, V, 211)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdet Toplumu, Erkam Yayınları