"Ey İman Edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları Dost Edinmeyin" Ayeti (Maide 51)

Ayetler ve Sureler

Maide suresi 51. ayeti kerimesi Müslümanları nasıl ve hangi konuda uyarıyor? Maide 51. ayetin anlamı ve tefsiri...

Mâide sûresi müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden pek çok düzenlemelere yer veren mühim sûrelerden biridir. Bu açıdan büyük bir fazilete sahiptir. Hz. Aişe (r.a.): “Mâide sûresi nüzûl bakımından son inen sûrelerdendir. Şu halde onda bulduğunuz helâlleri helâl, haramları da haram tutunuz” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 188) demektedir.

"Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz" (Hucurat 10) ayeti mealin tüm Müslümanlar kardeştirler. Peki aynı şekilde Kuran bizleri Yahudi ve Hıristiyanlara karşı nasıl uyarıyor?

  • Maide 51. Ayet

"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez."

AYETİN TEFSİRİ

اَلْوَلِيُّ (velî), araya başka bir yabancının girmeyeceği kadar yakın dost, arkadaş ve yardımcı demektir. Cenâb-ı Hak mü’minlerden, yahudi ve hıristiyanları bu şekilde gizli sırlarını açabilecekleri, sırtlarını dayayabilecekleri ve mühim işlerini havâle edebilecekleri dostlar edinmemelerini istemektedir. Çünkü yahudiler yahudilerin, hıristiyanlar da hıristiyanların dostu olup kendilerinin iyiliklerini, müslümanların ise kötülüklerini isterler. Bu sebeple mü’minlerden her kim onları dost edinirse o da onlardan olur. Düşünce ve davranışta onlara benzemiş ve onların huyunu kapmış olur. O artık onların istek ve arzuları istikametinde hareket eder. Neticede onların yoluna girip âhirette de onlarla beraber haşrolunur. Zira Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz. Zâlimleri dost edinenler de aynı âkıbete düçar kalırlar.

51-52. âyetlerin iniş sebebiyle alâkalı şöyle bir rivayet nakledilir:

Hâris oğullarından Ubâde b. Sâmit (r.a.) Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e gelip: “Ey Allah’ın Rasûlü, benim yahudilerden bir çok dostum var. Onların dar zamanımda bana yardım edeceklerinden de eminim. Ama ben, o yahudi dostlarımın dostluğunu terk edip Allah ve Rasûlü’ün dostluğuna dönüyorum; Allah’a ve Rasûlü’ne dostluk besliyorum” dedi. Orada bulunan Abdullah b. Übeyy ise: “Ben, zamanın ilerde başımıza getirebileceği felâketlerden korkan bir adamım. Onun için önceki dostlarımın dostluğundan ayrılacak değilim” dedi. Peygamberimiz ona: “Ey Ebu’l-Hubâb, yahudilerin dostluğunu Ubâde  b. Sâmit’inkine tercih ediyorsan buyur öyle yap!” buyurdu. Abdullah b. Übeyy de: “Evet öyle yaptım” deyince bu (51 ve 52.) âyetler indi. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, VI, 372; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 200-201)

MAİDE SURESİNİN KONUSU

Sûrede özetle şu mevzular ele alınmaktadır:

Müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden düzenlemelere yer verilir. Bu bağlamda akitlerin yerine getirilmesi, Allah’ın hacla ve bunun dışındaki hususlarla ilgili koymuş olduğu dinî nişânelere saygı duyulması, Kâbe’ye gelen hacılara karşı girişilecek her türlü müdahalenin yasaklanması sözkonusu edilir. Haram ve helâl olan yiyeceklerle alakalı kesin hükümler konur. Bu hususta İslâm’dan önce mevcut olan yanlış telakki ve uygulamalar kaldırılır. Ehl-i kitabın kestiklerini yeme ve iffetli hür kadınlarıyla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler; isyan, toplumun huzurunu bozma, hırsızlık ve kısası gerektiren hususlarla ilgili cezalar bildirilir. İçki içmek, kumar oynamak, putlara tapmak, fal oklarıyla iş yapmak tamamen yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şâhitlikle alakalı yeni hükümlere yer verilir.

Hâkim duruma geçen müslümanlar, iktidarın kendilerini bozması tehlikesine karşı ikaz edilip, adâlete bağlı kalmaları, kendilerinden önce geçen kitap ehlinin hatalarına düşmemeleri, onları dost ve sırdaş edinmemeleri konusunda tekrar tekrar uyarılır. Bunu başarabilmek için de Allah ve Rasûlü’nün öğrettiklerini, emir ve yasaklarını titizlikle gözetmeleri emredilir.

Yahudiler, ısrarla sürdürdükleri yanlış tavırlarına karşı ikaz edilir ve sırat-ı müstakim olan İslâm yoluna tabi olmaya çağrılır. Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssası bağlamında Hz. Peygamber Efendimiz ve ashâbı hakkında öldürme planlarından vazgeçilmesi ve Allah katında insanın hayatının ehemmiyeti hususuna özel bir vurgu yapılır. Aynı şekilde Hıristiyanların da içine düştükleri yanlış inançlar açıkça belirtilerek, onlara da Allah Resûlü (s.a.s.)’in rehberliğini kabul etmeleri konusunda uyarıda bulunulur. İşin ciddiyetini göstermek üzere de kıyamet gününde peygamberlerin bile zor anlar yaşayacağı ilâhî hesaptan bir tablo arzedilir. Netice olarak bütün insanlar göklerin, yerin ve her şeyin sahibi olan Allah’a kulluğa davet edilir.