Evrim Teorisi İle Okuduk Ne Oldu?

İLİM

Materyalist bakış açısıyla ve filozofik yaklaşımlarla kâinata depolanmış bilgileri okuyup anlayabilmek mümkün olsaydı, bizler şimdi geçmiş filozofların izinden hayranlıkla gidip huzur bulan insanlar olurduk. Yıllarca bu kadar akıl almaz hâdiseleri, cansız bir “tabiat ana” felsefesiyle ya da uyduruk, kasıtlı “evrim teorisi”yle okuduk da ne oldu? Mutlak hakikat değişti mi?

Milimetre kübün milyarda birinden daha küçük bir hacme yerleşmiş, ancak hücre bölünürken özel mikroskoplar sayesinde görülür hâle gelebilen ve tamamıyla cansız atomlardan meydana gelmiş bu yapıya (hücre DNA’sına) sırlanan bilginin; adetâ hayatı idare etmesi, ancak ve ancak kudreti sonsuz bir irâde, sınırsız bir ilim, eşi benzeri olmayan bir azamet sayesinde mümkün olabilir.

O daracık alanda hapsolan bilgiyi hayata dönüştüren güç, kendisi de hayat sahibi, dâimâ diri olan, evveli de, âhiri de olmayan, el-Hayy ve el-Kayyum olan Allah’tır. Bizler de O’nun bildirip öğretmesiyle bilen, göstermesiyle gören, başlangıcı tek bir hücre olan âciz kullarız.

O, “Ol!” deyince; o hücre, elimiz, kolumuz, ayağımız, gözümüz, kulağımız, beynimiz… oldu bizim...

O, “Ol!” deyince varlık âlemine çıktık biz, toprağa karıştıktan sonra da yine “Ol!” deyince oradan çıkıp huzuruna toplanacağız…

Ve “o gün” bize hiçbir bedel ödemeden ihsan edilen nimetlere karşılık, ne yaptığımız sorulacak?

Aklı, insafı, vicdanı olan; bir fincan kahveye bile 40 yıl müteşekkir kalırken, üzerimizdeki bunca lutfun sahibini görmezden gelmeye kalkışmak, nasıl bir psikolojik yapıyla eşleşir?!

Kulluğun esası, aczini itiraf edip boyun bükmek, nîmetlere nankörlük etmemek, lütufları görmezden gelmemektir. Her zerreye nakış nakış işlenmiş sanatın sahibini tanımak ve O’nun istediği doğrultuda bir ömür sürmektir. Bu kadar değişim süreci geçirerek “en güzel bir sûretle” bize ikram olunmuş organlarımızı, hâsılı bedenimizi yaratılış gayesine uygun kullanmaktır. Aksi takdirde mahşerde ilk önce kendi zerrelerimiz bizden davacı olacaktır.

Kaynak: Dr. Betül Nefise İnal, Şebnem Dergisi, Mart 2016, 133. Sayı