Eskimeyen Ramazanlar

RAMAZAN ÖZEL

Osmanlı döneminde Ramazan gelenekleri ve bayram âdetleri nasıldı? Osmanlı dönemindeki Ramazanlar...

Arkasında kitaplara sığmayan koca bir medeniyet bırakan 600 yıllık Osmanlı imparatorluğu Ramazan’ın büyüğünden küçüğüne en güzel şekilde ağırlandığı bir cihan devletiydi.

OSMANLI DÖNEMİNDEKİ RAMAZANLAR

Nitekim Ramazan’ın biz Müslümanlara aşılamak istediği kardeşlik, birlik, sevgi, muhabbet ve merhamet değerlerini Osmanlı uygulayarak bir adet olacak halde bizlere bırakıp gitmiştir. Çünkü bayramlar örf ve adetlerin korunması konusundaki en güçlü vasıtalardan biridir.

Ramazan boyu neredeyse her evde en az bir iftarın komşuyla, akrabayla geçirilmesine özen gösterilirdi.

İftar vakti evlerin kapısı açık olur ve sokakta olan yetim, mazlum kimseler o evlerde gönül rahatlığıyla orucunu açardı. O kimselere kim olduğu, nereden olduğu sorulmaz, Allah rızası için onlara ihtimam gösterilirdi.

Ramazan’da halk arasında dikkat çeken bir diğer önemli adet “Zimem Defteri” âdetiydi. Hayır sahibi zengin zâtlar hiç yaşamadıkları, bilmedikleri sokakların bakkallarına uğrar ve zimem defteri dediğimiz borç defterinde o sokaktan borcu bulunanların borcunu silerdi.

Ramazan kul hakkı gibi her türlü günahtan kaçınıp, sevap işlere yönelmek için büyük bir fırsattı. Osmanlı müslim ve gayrımüslim ayırmaksızın her kesi bu bilinç dâhilinde uyanık tutmak için bir ay boyunca “Tembihname” yayınlardı. Bu namelerde Müslümanlara ne yapabileceği, gayrımüslimlere ise oruçlu kimseleri dikkate alıp, nasıl davranmaları gerektiği anlatılırdı.

Osmanlı’da Ramazan ayı boyunca hayat neredeyse iftardan sonra başlıyordu, gündüz boyu insanlar istirahat eder, iftardan sonra ise iftar-sahur arasında İslami çerçeve dahilinde eğlenir, oyunlar oynar ve Karagöz ve Hacivat gibi halk oyunlarına temaşa ederdi.

Osmanlı’da “yaz tatili” “Mübarek 3 Aylar” baz alınarak uygulanırdı. “Cerre çıkmak” diye isimlendirilen bu 3 aylık tatil döneminde medreselerde eğitim gören gençleri Devlet-i Âlî imparatorluğun farklı yerlerine gönderir ve onlardan buralarda hem tebliğ-irşad yapmaları, hem de öğrendiklerini uygulamaları yani bir nevi staj yapmaları istenirdi.

Halk arasında kardeşlik ve birlik bağlarının sıkı olmasına Osmanlı son derece önem gösteriyordu ve Ramazan bunu uygulamak için en uygun zamanlardan biriydi. Ramazan boyunca zam yasaklanır ve fırsattan istifade fahiş fiyat yapacakların önüne geçilirdi.

Ramazan’ın en gösterişli ve ihtişamlı hali Türk kültüründe kendisine özgü bir yer edinen mahya sanatıydı. Merkez camilere asılan mahyalar, şehrin her tarafından görülebildiği gibi, manevi havasıyla da gönülleri ayrı bir ısıtıyordu.

OSMANLI’DA BAYRAM GELENEKLERİ

Osmanlı’da bayram geleneği de kendi özel havasıyla yaşanırdı. Bayram padişahın namaz için mescide gelmesiyle birlikte başlardı. Padişahın halk arasında olması milli ve manevi değerlerden de ilave halk-devlet ilişkilerinin de sağlamlaştırılması yönünden önem taşırdı. Namazdan sonra saraya geçen padişah, ilk önce annesinden başlayarak tüm saray erkanı ve devlet ricâliyle sırasına uygun bayramlaşırdı.

Osmanlı’nın ilme ve ilim insanına verdiği değer Ramazanda da kendisini gösteriyordu. Şöyle ki bir ulemâ evine bayram ziyaretine binekle gidilecekse eğer bu binek, katır olarak tercih edilirdi. Çünkü at harp aleti olup, her evde bulunması uygun olmazken, merkeb (eşek) o büyük zâta saygısızlık olacağından bu tercih yapılırdı. İşte 600 yıllık koca Devlet-i Âlî Osmâniye böyle hassas değerler üzerine kurulmuştu.

Başta söylediğimiz gibi Ramazan ayı bir ay boyunca aç kalmak olarak düşünülmemeli, bilakis İslam’ı tüm haliyle hayatımıza aktarıp, nefs-i terbiye için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Ve Osmanlı’da uygulanan her türlü adetten bunun ne de güzel anlaşılıp, kavrandığını anlayabiliyoruz.

Kaynak: Hüdayi Şirinli, Altınoluk Dergisi, Sayı: 446