En Güzel Vefa Örneği

Siyer-i Nebî

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in Ensar’a karşı gösterdiği eşsiz vefa örneği.

Allâh Rasûlü (s.a.v), fetihten sonra Mekke’de on beş gün kaldılar. Bu arada Ensâr’dan bâzıları endişelenmişler, Rasûlullah’ın (s.a.v) bir daha Medîne’ye dönüp dönmeyeceklerini düşünüyorlardı. Çünkü Allâh Teâlâ, O’na doğup büyüdüğü mübârek ve mukaddes yerin fethini nasîb etmişti. Safâ Tepesi’nde duâ etmekte olan Rasûlullah (s.a.v), Ensâr-ı Kirâm’ın bu tedirginliklerini sezdiler. Duâları bittikten sonra onların yanına gelerek:

“–Konuştuğunuz nedir?” diye sordular.

Onlar da endişelerini dile getirince, Allâh Rasûlü (s.a.v) bü­yük bir vefâ örneği sergileyerek şöyle buyurdular:

“–Ey Ensâr! Öyle bir şey yapmaktan Allâh’a sığınırım. Ben sizin memleketinize hic­ret ettim. Hayâtım hayâtınız; ölümüm de sizin yanınızdadır.”

Bu ifâdelerden sonra Ensâr’ın endişesi zâil oldu. (Müslim, Cihâd, 84, 86; Ahmed, II, 538)

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Mekke’nin Fethi sonrasında Allâh’a karşı şükrünü ve hamdini daha da ziyâdeleştirerek:

“Ben Allâh’ın zât-ı sübhânîsini her vechile, yâni zâtında, sıfatlarında, fiillerinde, isimlerinde şânına yaraşmayan eksiklik şâibelerinden tenzîh ve takdîs ederim. O’na lâyık her türlü övgü ve tâzîmât ile hamd ederim. Allâh’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tevbe ederim” zikrini, namazlarında, bilhassa rükû ve secdelerde çokça okumaya başlamışlardı. Hz. Âişe (r.a) bunun sebebini sorunca Efendimiz:

“Rabbim bana ümmetimde bir alâmet göreceğimi, onu gördüğüm zaman bu zikri çokça yapmamı emretmişti. Ben o alâmeti gördüm” buyurdular. (Müslim, Salât, 220)

Nitekim Nasr sûresinde de kendisine yardım ve fetih geldiğinde ve insanların fevc fevc İslâm’a girdiklerini gördüğünde, tesbîhini daha da artırması ve istiğfâr etmesi emredilmişti.

Arap kabileleri Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’le Kureyş arasındaki meseleyi uzaktan gözlüyorlardı. Hangisi gâlip gelirse onun tarafına geçmeyi düşünüyorlardı. Eskiden beri Kureyş, insanların önderi ve yol göstericisi idi. Beyt-i Harâm’ın ehli ve İsmâîl’in (a.s) evladı oldukları için herkes onlara hürmet ediyordu. Arapların kumandanı olduklarını kimse inkâr etmiyordu. Kureyş teslim olup Müslüman olunca diğer Arap kabileleri İslâm’a karşı durmaya güçlerinin yetmeyeceğini anlayarak fevc fevc Müslüman oldular.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.