Ebedi Saadete Davet Eden Öğütler

KUR’ÂNIMIZ

Cenâb-ı Hak; insanoğlunun, insanlık haysiyet ve şerefi içinde yaşamasının reçetesini, göndermiş olduğu peygamberler ve kitaplarla kullarına bildirmiştir.

En nasipli ümmet, ümmet-i Muhammed’dir. Nitekim bizlere, âlemlere rahmet menbaı olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve O’nun mübârek kalbinden ihsan buyrulan Kur’ân-ı Kerîm ikrâm edilmiştir.

KUR'ÂN NEDİR?

Kur’ân-ı Kerîm, insanı doğruya, güzel ahlâka, kulluk idrâkine, ebedî saâdete dâvet eden öğütler, emirler ve nehiyler mecmuasıdır.

Yine o, kanayan ruhlara şifa, yorgun gönüllere safâ bahşeden ilâhî bir hikmet menbaı ve derin bir tefekkür ufkudur. Yerin göğün lisânıdır. Ruhlara bereket ve rûhâniyet hazinesidir.

Tarih şahittir ki, fertler, âileler ve milletler ilâhî emanet olan Kur’ân-ı Kerîm’e olan ihtiramları nisbetinde âbâd olmuşlardır. Bundan dolayı Kur’ân’dan uzak bir hayat, mutlak bir ebediyet intiharıdır. Yine Kur’ân’a karşı gösterilen ihmalden daha ziyade insanın mânevî hayatını karartan bir hata yoktur. Nitekim Kur’ân nûrundan uzak yaşayanlar, hayatın zulmet yolcularıdır.

Kur’ân-ı Kerîm, شَعَاۤئِرُ اللّٰهِ/şeâirullah’tandır. Kur’ân’a gösterilen hürmet ve tâzim, aynı zamanda kulun Allâh’a olan takvâsının bir göstergesidir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuştur:

“Kim Allâh’ın şeâirine (şiarlarına, işâret ve alâmetlerine) tâzim ederse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır.” (el-Hac, 32)

Bu sebeple Kur’ân, Rabbini tanıyan ve O’na muhabbetle yönelen her gönülde, engin bir muhabbet mevzuudur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları