Dünyayı Âhirete Tercih Edenlerin Hazin Sonu

HAYATIMIZ

Dünyada geçirilen zaman, âhiretin sonsuzluğu karşısında bir zerre veya bir damla mesâbesinde bile değildir. Fakat dünya imtihanının neticesi, ya sonsuz saâdet yurdu olan cennet, ya da ebedî bir ıztırap mahalli olan cehennemdir. Kulun yolculuğunun hangi istikâmete olacağını, fânî hayatında “âhireti veya dünyayı tercih edişi” belirler. Bu bakımdan şu kısacık dünya hayatında, âhireti tercihte gaflet göstermekten daha büyük bir aldanış söz konusu olamaz.

Bâyezîd Bistâmî –kuddise sirruh- dünyayı tercih eden ile âhireti tercih eden kimsenin vasıflarını şöyle sıralar:

Dünyayı âhirete tercih eden kişinin:

–Câhilliği bilgisinden,

–Gafleti zikrinden,

–Günahı sevâbından çok olur.

Âhireti dünyaya tercih eden sâlih kişinin ise:

–Sükûtu konuşmasından,

–Fakirliği zenginliğinden (yani kanaati hırs ve tamahından),

–Son nefes endişesi, sevincinden fazla olur. Nefsi, hizmet bağıyla bağlanır. Kalbi, takvâ ve rızâ-yı ilâhî istikâmetinde olur. Rûhu, sohbetin ünsiyetiyle huzur bulur.”

BASİRETLİ BİR GÖRÜŞ

Yine Bâyezîd Bistâmî’nin şu ifâdeleri, terakkî eden bir kalbin bakmak ile basîretli bir görüş arasındaki seviye farkını ne güzel beyan etmektedir:

“İlk hacca gittiğimde sadece Kâbe’yi gördüm. İkinci gidişimde hem Kâbe’yi hem de Kâbe’nin Rabbi’ni gördüm. Üçüncü gidişimde ise sadece Kâbe’nin Rabbi’ni gördüm.”

Hazret-i Mevlânâ da bu hakikati farklı bir pencereden şöyle beyan eder:

“Hacca gidenler orada evin (yani Beytullâh’ın) sahibini arasınlar. O’nu bulduktan sonra Kâbe’yi her yerde bulabilirler.”

Yani hayatın bütün muhtevâsında, ilâhî müşahedenin altında bulunduğunun idrâkiyle yaşayanlar, her yerde Allâh’ın rızâsını kazanabilme gayreti içinde olurlar.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi 137. Sayı, Temmuz 2016