Dünyadaki İmtihanı Nasıl Kazanabiliriz?

Ahirete İman

Dünya imtihanında aşılması gereken en büyük engellerden biri “iblis”, diğeri ise “nefs”tir. Nefs, umûmiyetle insanın mâruz kılındığı menfî temâyülleri akla getirir. Nefsânî menfîliklerin pek çoğu da, insanın tabiatında bulunan “fânîliğe isyan” ve “bâkî olma” arzusundan kaynaklanır.

Hakîkaten insan, sahip olduğu nîmetlerin aslâ elden çıkmasını istemez, dâimâ ebedîlik ve ölümsüzlük arzular. Kimisi ebedîliği evlât sahibi olmakta arar, neslinin kıyâmete dek sürmesini diler. Kimisi bedenine aşırı düşkünlük ve ihtimamda arar, asırlarca yaşamayı arzular. Kimisi kalıcı eserler bırakmakta arar, nâmını kendinden sonra da sürdürmeyi diler. Kimiyse mal-mülk yığmakta arar, servetinin gücüne dayanır, onu kendi varlığına payanda kılmak ister.

Nitekim âyet-i kerîmede:

“(Vay hâline o kimsenin ki), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.” (el-Hümeze, 3) buyrulur.

Hâlbuki fânî dünya üzerinde ebedîlik aramak veya mes’ut günlerin hiç bitmeyeceğini ve nîmetlerin hiçbir zaman elden çıkmayacağını sanmak; çöllerdeki seraplara aldanmak gibi boş bir hayal ve beyhûde bir ümittir.

FANÎLİĞİ UNUTMAMAK

Bir Hak dostu ne güzel söyler:

“Dünyadan ebedîlik isteme! Kendinde yok ki sana da versin!”

Dolayısıyla dünyada bir misâfir olarak bulunduğumuzu, ömür senedinin vâdesinin meçhul bir günde dolacağını, esas ve ebedî hayâtın âhiret hayâtı olduğunu aslâ unutmamak îcâb eder. Zira Cenâb-ı Hakk’ın fânîlikten muaf tuttuğu bir canlı yoktur. Fânîliği unutmak; başını kuma gömerek tehlikeden kurtulduğunu sanmak gibi bir hamâkat ifâdesidir. Fakat ne hazindir ki ekseriyetle insanoğlunun ölüme karşı tavrı bundan pek de farklı değildir. Nice insan, Allâh’a güzel bir kulluk ile ölümünü güzelleştirmek yerine, onun ürküntüsü içinde gâfilâne bir ömür sürer.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1, Erkam Yayınları, 2011