Deccal Yaşıyor mu?

Hadisleri

Dr. Murat Kaya Erkam Radyo'da yayınlanan Efendimizden Hayat Ölçüleri programında, Müslim'de geçen Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in bir gün sahâbe-i kirâm efendilermi toplayarak Temim ed-Dârî -radıyallâhu anh-'ın başından geçen hâdiseyi anlattığı hadis-i şerifi okuyor.

Şa'bî'nin, Fatıma bintu Kays (r.a)'dan nakline göre Fatıma şöyle anlatmıştır:

"Rasûlüllah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

"Temîmüd-Dârî hristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve müslüman oldu. O, benim Mesih Deccal'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temîm, bir gemiye binip denize açılmıştı. Yanında Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar.

(Şaşkın Şaşkın:)

"- Sen necisin, neyin nesisin?" dediler.

O cevap verdi:

"- Ben cessâseyim!"

"- Cessâse nedir?" denildi.

"- Ey cemaat! Su manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!" dedi.

O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; hilkatce gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.

"- Vah sana! Kimsin sen?" dedik.

"- Benim haberimi alabilmişsiniz. Simdi siz kimsiniz, bana söyleyin!" dedi.

Arkadaşlarım:

"- Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra su adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık.

"- Vah sana, nesin sen?" dedik.

"- Ben cessaseyim!" dedi. Biz:

"- Cessase de ne?" dedik.

"- Manastirdaki su adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!" dedi.

Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk." dedik.

Adam:

"- Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi.

Biz:

"- Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik.

"- Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.

"- Evet!" dedik.

"- Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi.

"- Bana Taberiye gölünden haber verin!" dedi.

"- Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.

"- Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi.

"- Bana Züger gözesinden haber verin!" dedi.

"- Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.

"- Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.

"- Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.

"- Ummîlerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi.

"- O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.

"- Araplar onunla mukàtele etti mi?" dedi. Biz:

"- Evet!" dedik.

"- Onlara karşı ne yaptı?" dedi.

Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize:)

"- Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccal'im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak, Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mânî olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi."

Sonra Rasûlüllah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çubuğuyla minbere dürterek:

"- Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular.

Halk da:

"- Evet!" diye karşılık verdi.

Bunun uzerine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

"- Temîmid-Dârî'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccal'dan), Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır, doğu tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."

Kaynak: Müslim, Fiten 119, (2942); Ebû Dâvud, Melâhim 15, (4325, 4326); Tirmizî, Fiten 66, (2254).