Bütün İlimlerin Kaynağı

İLİM

Kalb-i pâk-i Muhammedî’ye indirilen ve O’nun tarafından yaşanarak tefsîr edilen Kur’ân-ı Kerîm’e hizmet etmek, nebevî ahlâk ile ahlâklanmanın en mühim tezâhürlerindendir.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ

Bütün ilimlerin kaynağı ve hazinesi ise mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu sebeple en şerefli amel, Kur’ân öğrenmek ve onun tâlimiyle meşgul olmaktır. Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kur’ân-ı Kerîm, öyle bir kelâm-ı ilâhîdir ki o, vukû bulacak her türlü fitneye karşı insanı selâmete erdirir. Onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin durumları, insanlar arasında meydana gelecek hâdiselerin hükümleri vardır. O, hak ile bâtılı birbirinden ayırır, mâlâyâni değildir. Kendisini terk eden azgını Cenâb-ı Hak helâk eder. Onun dışında hidâyet arayanı, Allah dalâlete düşürür. O, Hak Teâlâ’nın sapasağlam ipi, zikr-i hakîmi ve sırât-ı müstakîmidir. Kendisine bağlananlar hiçbir zaman sapmaz, onu söyleyen diller yanılmaz. Âlimler ona doyamaz. Çok tekrar edilmekten dolayı tâzeliğini asla kaybetmez. İnsanları şaşırtan mûcizevî husûsiyetleri bitip tükenmez. Cinler, onu dinledikleri zaman; «Gerçekten biz, hayranlık veren bir Kur’ân dinledik.»[1] demekten kendilerini alamamışlardır. Kur’ân’a dayanarak konuşanlar doğru söylerler. Onunla hüküm verenler isâbet ederek âdil davranırlar. Onu tatbik edenler ecir kazanır ve ona çağıranlar dosdoğru yolu bulurlar.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14/2906; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)

Hasan-ı Basrî Hazretleri de şöyle der:

“Allah Teâlâ yüz dört kitap indirmiştir. Bunların bütün ilimlerini dördünün içinde toplamıştır: Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’ân. Sonra diğer üçünde bulunan ilimleri de Kur’ân’a derc etmiştir.”[2]

MÜ'MİN OLMANIN ŞİARI

Kalb-i pâk-i Muhammedî’ye indirilen ve O’nun tarafından yaşanarak tefsîr edilen Kur’ân-ı Kerîm’e hizmet etmek, nebevî ahlâk ile ahlâklanmanın en mühim tezâhürlerindendir. Nitekim:

“Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.”[3] buyuran Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ümmetine, her hâlükârda Kur’ân ile meşgul olma husûsunda zirve bir numûne olmuştur. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm eğitimi her mü’minin en başta gelen vazifesi ve mes’ûliyetidir. Diğer bir ifâdeyle Kur’ân-ı Kerîm’e muhabbet ve hizmet, mü’min olmanın bir şiârıdır.

[1] el-Cinn, 1.

[2] Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, Beyrut 1990, II, 450.

[3] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları