Bütün İlâhî Kitapların Özü: Lâ İlâhe İllâllâh

İMAN

İlâhî Kitaplar Cenâb-ı Hakk’ın kelâm sıfatının beşer kelâmı ve idrâkine in’ikâsıdır.

Cenâb-ı Hakk, ilk insan ve ilk peygamber Âdem -aleyhisselâm-’dan itibaren beşeriyyete emir ve nehiylerini evvel zamanlarda suhuflar hâlinde göndermiş, sonra nesiller çoğalıp ictimâî mes’eleler arttıkça da katından büyük kitaplar irsâl eylemiştir. Bunlar dört tanedir. Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’ân. Suhuf ve kitapların hepsi kendi döneminin hak kitaplarıdır. Dolayısıyla kitaplara îmân, onların Allâh’tan indirildiği aslî şeklinedir.

Suhufların onu Âdem -aleyhisselâm-’a, ellisi Şit -aleyhisselâm-’a, otuzu İdris -aleyhisselâm-’a, son onu da İbrahim -aleyhisselâm-’a gönderilmiştir. Büyük kitaplardan da mâlum olduğu üzere Tevrât Mûsâ -aleyhisselâm-’a, Zebûr Dâvûd -aleyhisselâm-’a, İncîl Îsâ -aleyhisselâm-’a ve son olarak da Kur’ân-ı Kerîm Âlemlerin Efendisi Hazret-i Muhammed -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e nâzil olmuştur.

KELİME-İ TEVHİD VE ANLAMI

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurur:

“Allâh Teâlâ (mahşer günü): «Kim لٰا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  demişse, kalbinde de zerre kadar îmân varsa, onu cehennemden çıkarın! Kim demişse veya beni zikretmişse veya herhangi bir yerde benden korkmuşsa, onu cehennemden çıkarın!» (diye buyurur)” (Hâkim)

“Sizden biriniz güzel bir şekilde abdest alır, sonra da:

الله رَسُولُ مُحَمَّدً أَنَّ أَشْهَدُ وَ الله إِلاَّ إِلَهَ لاَ أَنْ أَشْهَدُ

derse, cennetin sekiz kapısı da ona açılır ve o kimse dilediği kapıdan cennete girer.” (Müslim, Tahâret, 17; Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce)

Kelime-i tevhîd, kalbin nûrudur. İnsanın yüzünün nûrudur.

“Küçük çocuklarınızın dilini konuşmaya  لٰا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  ile açın (başlatın)! Ölüm sırasında onlara لٰا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  ’ı telkîn edin! Çünkü kimin ilk sözü لٰا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  ve son sözü de لٰا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  olursa, bin sene de yaşasa bir tek vebâl (günah)’den hesâba çekilmez.” (Beyhakî)

KELİME-İ TEVHİD - VİDEO

CENAB-I HAKK'IN MEKTUBU

İlâhî kitaplar, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına gönderdiği bir mektup gibidir. Beşerin hayatını düzenleyen ve ebedî seâdetinin reçetesini takdîm eden bu kitapların her biri verdiği mesajların yanında apayrı bir kelâm mûcizesidir.

İlâhî kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerîm, önceki bütün kitapları neshetmiştir. Esasen akıp giden zamanın seyri içinde hem değişen ve gelişen beşerî ihtiyaç hem de gaflet ve nefsâniyet erbâbının o kitaplara müdâhalesi ve tahrîfleri de bunu gerekli kılmıştır. Bununla birlikte her gelen suhuf ve kitapta öz, yânî îtikâdî mes’eleler aynıdır. Şâir, bunu hulâsaten ne güzel ifâde eder:

Dört kitabın mânâsı

Lâ ilâhe illâllâh...

Allâh Teâlâ buyurur:

(Ey Rasûlüm!) Biz her ümmete, usûlüne göre ibâdet ettikleri bir yol (şerîat) yaptık. Onun için (dîn)(in)de seninle aslâ çekişmesinler...” (el-Hac, 67)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet