Kendi Muhtaçken Kardeşine Verenler

İSLAM

Yermuk Seferi’nde şehîd olmak üzere bulunan üç yaralı mücâhide ayrı ayrı verilmek istenen suyu her biri diğerine havâle etmiş, neticede hiçbirine vefât etmeden yetişilip su verilememiş ve hepsi de son nefeslerinde bir yudum su içemeden şehîd olmuşlardır. Bir bakraç su, ortada kalmıştır.

Hazret-i Ömer -radıyallâhü anh-’ın Şam’a gidişinde deveye binme sırası kölesine geldiğinde şehrin kapısına varmış olmalarına rağmen deveye ısrarla kölesini bindirmesi ve kendisi yaya, kölesi ise devenin üzerinde olduğu hâlde Şam’a girmesi, kâ’bına varılmaz bir infâk tezâhürüdür.

Yine Hazret-i Alî -radıyallâhü anh- ile Fâtımatü’z-Zehrâ -radıyallâhü anhâ-, sadece iftâr edecek kadar yiyecekleri varken, üç gün üstüste miskîn, yetîm ve esîrin gelip Allâh rızâsı için istemelerine mukâbil iftarlıklarını verip kendileri üç gün su ile oruç tutmuşlardır ki, bu, ne ihtişamlı bir infâk manzarasıdır!

Yine Yermuk Seferi’nde şehîd olmak üzere bulunan üç yaralı mücâhide ayrı ayrı verilmek istenen suyu her biri diğerine havâle etmiş, neticede hiçbirine vefât etmeden yetişilip su verilememiş ve hepsi de son nefeslerinde bir yudum su içemeden şehîd olmuşlardır. Bir bakraç su, ortada kalmıştır.

Bunlar, infâkın en yüksek derecesi olan îsârlardır.

Îsâr, kendinden koparıp verme, kendi hakkını kardeşine devretme hâdisesidir ki, bugün cemiyetimizde yok denecek kadar azdır. Ancak zekâtın biraz daha ötesine gitmek, infâka daha fazla yer vermek teşvîk edilmeli ve bu iş müesseseleştirilerek düzenli bir şekle konulmalıdır. Bu müesseselerde aynı zamanda İslâm’a hizmet edecek gayretli insanlar yetiştirilmelidir. Ayrıca ümmet-i Muhammed’in istifâde edeceği hastanelerin, şifâhanelerin, muzdariplerin kalacağı huzûr evlerinin yapılması da, bugünkü toplum üzerine en ehemmiyetli bir vecîbedir.

İnfâkın, gerçek bir mü’minin tabîat-i asliyyesi olması zarûrîdir. Cenâb-ı Hakk: “O takvâ sâhipleri ki, bollukta da darlıkta da Allâh için infâk ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları afvederler. Allâh da, (bu şekilde davranan) ihsân sahiplerini sever.” (Âl-i İmrân, 134) buyurmaktadır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları, 2012, İstanbul